Doğanın şiiri
BAHÇELİ
(dolayısıyla: Tyana/Kemerhisar)
Prof. Dr. Asım TANIŞ
(Dikkat: 2005 yılında Tyana'nın “Küçük oğlu” olarak
tanımladığım “Bahçeli” için
düzenlediğim, bu yazıyı,
o zaman da belirttiğim gibi, onun
kardeşi/ağabeyi,
dolayısıyla, gerçekte, kesinlikle, isteseler de,
birbirinden
ayrılamayacakları, yazgıları
da birlikte başlamış, birlikte bugüne dek sürüp gelmiş,
bugünden
sonra da, birlikte
ileri gitmek zorunda olan, Tyana'nın “Büyük Oğlu” olarak tanımladığım
“Kemerhisar” bölümüne de, kimi yerlerde kısaltıp, koymayı yerinde
buldum.)
Bahçeli Belediye Başkanı, Sayın Fatih Kaya, gönderdiği, 20.04.2005 günlü
yazısıyla,
kasabanın daha iyi tanıtılması amacıyla, yeniden düzenlemekte oldukları,
"Bahçeli
İnternet Köşesi" için,
benden, "genel olarak gözlem ve
düşüncelerim"le birlikte,
"kendimi, yaptığım çalışmaları da tanıtan"
bir yazı istedi.
Ben de, "Her yiğidin bir
yoğurt yiyişi vardır!" ya da "Cami ne kadar büyük olursa olsun imam
bildiğini okur!"
atasözlerinden yola çıkarak, bu konuda, şimdilik, elimden geleni aşağıda
sunuyorum.
Ancak, aşağıda okuyacaklarınızın, önce ana çizgilerini vermeyi yararlı
sayıyorum.
Nedeni ise, isteyenin, bu yazının yalnızca kendisini ilgilendiren
bölümlerini okuyup
gerisini atlayabilmesine olanak bırakmaktır.
Bir anlamda kitapların
başında ya da
sonunda verilen "İçindekiler" ya da "Konular" sayfası gibidir.
"Geçmişini iyi bilmeyen ne bugününü ne de yarınını iyi
ayarlayabilir!" görüşünden
yola çıkarak, Bahçeli'nin geçmişi konusunda, bildiğim kadarıyla,
yazılmış bir tarih
olmamakla birlikte, daha önceleri o yöreyle ilgili olarak yaptığım gibi,
gerek elimdeki
yazılı kaynaklardan gerekse o bölge açısından, yerinde, yaptığım
araştırma ve
incelemelerden elde ettiğim bilgilerin bir bölümünü çok derine inmeden
sıralıyorum.
Bahçeli konusunda yazılmış bir efsane yoktur sanıyorum. Ancak
yarısını yerel gerçeklere, yarısını kutsal ve başka kitaplarda yazılıp
söylenmekle birlikte, doğru olup olmadığı kimse tarafından kesinlikle
kanıtlanmamış ve kanıtlanamayacak, bilgilere dayandırarak, aşağıdaki
"efsane"yi bir "Doğanın Şiiri Bahçeli'nin Efsanesi" olarak ileri sürmek
istiyorum:
Evrenin ve, şu sırada elimizde olan bilimsel verilere göre, evren
içindeki en güzel yerin, yeryüzünün, yaratıcısı, Tanrı, yalnızlıktan
sıkılıp, kendine benzer birini, bütün insanların atası (yani: atamız)
sayılan kişiyi, erkeği, yaratmış ve onu cennetine koymuştur.
Ancak kişi de, yalnız başına cennette dolaşmaktan sıkılarak,
Tanrı'dan, kendisine bir de eş yaratmasını istemiş. Tanrı da kadını
(yani: ilk anamızı) yaratmış.
İkisi birlikte cennette yiyip içip gezip tozarken, bir gün kadın (yani:
ilk anamız), yemeleri Tanrı'ca kesinlikle yasaklanan elmayı ya da
ayvayı, (Kemerhisar-Bahçeli ağzıyla "boğazı örmeli" diyebileceğimiz, ilk
atamız), erkeğe yedirince, Tanrı kızmış, ikisini de cennetten çıkarıp
yeryüzüne sürgüne göndermiş.
Yeryüzünde ilk durakları, şimdiki, Güney Afrika'nın bir yeri olmuş.
Burda çoğalarak yeryüzüne dağılmışlar, kendilerine yeni yerleşim yerleri
aramışlar.
Kişioğullarının bir bölümü, bu arayışları sırasında, o zamanlar,
yeryüzünün, yerleşime en elverişli, en güzel, birkaç yerinden birisi
olan, Anadolu'ya, sıradağların tek kapısı sayılacak, Gülek Boğazı'nı
geçerek girmişler, doğudaki tepelerin eteğindeki yoldan kuzeye doğru
ilerlemeye başlamışlar.
Çok gitmeden yolun batısındaki bir su kaynağının yanında durup
dinlenmişler, yorgunluklarını gidermişler.
Yeniden yola koyulmak için ayağa kalktıklarında, içlerinden birisi,
çevreye iyice bir göz attıktan sonra şöyle demiş:
"Bakın, güneyimiz, doğumuz, kuzeyimiz dağlarla, tepelerle çevrili,
güneyimizde ise sonsuz bir ova göz alabildiğine uzanıp gidiyor. Şu
oturup dinlendiğimiz kaynağın, pınarın, buz gibi kaynayan, küçük bir
ırmak gibi gürleyip akan, suyu, şu dağların, tepelerin olduğu yerlerden
geliyor, önündeki ovaya akıp gidiyor. Binlerce yıldır akıp durduğu gibi
bundan sonra da akacaktır. Kendi başına, hiç insan eli değmeden, neler
yetiştirmiş neler akıp gittiği yerlerde. Bir de insan eli değse kimbilir
daha neler yetiştirilmesine olanak verecektir?
Başka bir yere gitmeye ne gerek var? Böyle temiz, güzel, elverişli
ortamı başka yerlerde zor buluruz. Burası sanki ilk atamızın gökte
yaşadığı cennet gibi.
Biz, aklımızı kullanarak, burasını daha da güzel yapabiliriz.
Önce su kaynağının üstündeki tepeye yerleşelim. Sonra, zamanla, biz
olmasak da, torunlarımız, gerektiğinde, bu sudan yararlanarak, ovada
yerleşme koşullarını yaratıp oraya inerler.
Şimdi bizim ilk işimiz başıboş akan bu suya bir düzen vermek olmalı.
Böylece, bizim gibi, gelişigüzel akan bu suyun da bir yeri yurdu olur.
Onun olduğu yere bir havuz, yanına da, bizi ve, evrendeki en güzel
yeryüzüyle birlikte, burasını da yaratan Tanrı için, bir tapınak
yapalım. Tapınağa "Köşk" adını verelim.
Su perileri de, istedikleri zaman gelip, tapınağın yanında, bu havuzdaki
suda yıkansınlar. Gençler bu suyun yanında, Tanrı'ya adayacağımız
tapınağın önünde, evlenip hep birbirini sevme, birbirine bağlı kalma
sözü versinler. Bundan böyle de
suyun adı "sözünü tutanların suyu" olarak kalsın.
Havuzdan çıkan suyun akışını da düzenleyelim. Gelişigüzel akmasın. Ona,
sağa sola, ovaya doğru düzenli akabilmesi için arklar yapalım. Arkların
eğimli olduğu yerlere değirmenler kuralım yetiştirip ekmek yapacağımız
buğdayları öğütmesi için. Suyun kaynağına yakın yerdeki değirmene
"yukarı değirmen", en aşağıdakine de "aşağı değirmen" adını verelim.
Gene suyun izlediği yol üzerinde, uygun yerlere, kadınlarımızın göksu
yıkamaları ve yıkanmaları için "yunak" da yapalım.
Bu su, kendisine verdiğimiz düzenle, karşımızda gördüğünüz bütün bu
yerleri, yeşillikle, çeşit çeşit ağaçlarla, bitkilerle dolu, bir değil,
yüzlerce, binlerce cennet bahçesine çevirecektir.
Şimdi bizler, sonra da torunlarımız, bu, doğal olduğu için, sağlıklı,
yeryüzü cennetinde yaşamlarını sürdürecekler.
Sırası gelecek burası çok önemli bir yer olacak. Krallar gelip geçecek,
konacak bu yerlerde. Kraliçeler gelip yıkanacak yapacağımız havuzda
karacak bu suda.
Yeryüzü varoldukça varolacak bu yeryüzü cenneti. Yeter ki biz,
çocuklarımız, torunlarımız, onları izleyip duracak kuşaklar, bu yeryüzü
cennetinin değerini ve onu koruyup sürdürmesini bilelim!....
Onun bu konuşmasını dinleyen yoldaşları, başka yere gitmeyi bırakıp orda
yerleşirler.
Kolları sıvarlar. Emekleriyle günden güne, eskisinden daha güzel yapmak
için çalışırlar burasını ve bugüne dek getirirler!
Bahçeli'nin geçmişiyle ilgili bilgileri, Kemerhisar için olduğu gibi,
o bölgenin geçmişi konusundaki yazılı kaynaklardan edinebiliriz.
Eldeki yazılı kaynaklara göre, geçmişin en eski ve en önemli
kentlerinden birisi sayılabilecek "Tyana"nın yerinde, yönetim olarak
ayrı gözükseler de, gerçekte, her açıdan olduğu gibi, tarihsel açıdan
da, bir bütün oluşturan, birbirinden kesinlikle ayrılamayacak, bütün
özellikleri ortaya konmuş olmamakla birlikte, aynı değerde iki yer var.
Bunlardan birisi Kemerhisar, öbürü ise Bahçeli'dir.
"Bahçeli'yi "Tyana'nın küçük oğlu", "Kemerhisar"ı da "Tyana'nın
büyük oğlu" olarak tanımladım sürekli olarak. Ancak bu büyüklük,
yalnızca, kapladığı alan ve nüfusu dolayısıylaydı. Bilindiği gibi, alan
büyüklüğü ve nüfus gerçek büyüklüğü göstermez, "Akıl yaşta değil
baştadır!" sözünde olduğu gibi. Kişinin ve yerlerin büyüklüğünü ortaya
koyacak, gösterecek pek çok etken vardır. Ülke, kasaba, kişi küçücük
olabilir ama büyük işler başarabilir. Her büyük küçükten olur.
Yeryüzünde gelip geçmiş en büyük imparatorluklar bile küçücük yerlerde,
becerikli kişilerin emeğiyle, uğraşlarıyla ortaya çıkmıştır.
Tyana'nın, şu sırada, bilinen, yazılı kaynaklara dayalı geçmişi,
M.Ö. 1700 yıllarına uzanıyor. O zaman bile buralarda yaptığı büyük bir
savaştan sonra Hitit birliğini kuran kralın oğlunu Tyana'ya vali olarak
göndermesi, Tyana kentinin Hititler'den önce de varolduğunu ve
büyüklüğünü kanıtlamaya yeter.
Bahçeli "Köşk Höyük"te yapılan kazılardan elde edilen bilimsel
sonuçlar burasının M.Ö. 5600 yıllarında da, Konya'daki Çatalhöyük kadar
önemli, bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymuştur.
Bunlardan da "eski Tyana kentinin şimdi yerinde bulunan Kemerhisar
ile Bahçeli kasabalarının en azından 7.500 yıllık bir geçmişi olduğu"
sonucu çıkarılabilir kuşkusuz.
Bu geçmişle ilgili olarak bugüne dek yazılı kaynaklardan, kazılardan
elde edilen bilimsel veriler, övünç kaynağı olmakla birlikte, bilinmesi,
ortaya çıkarılması gerekli, belki daha çok yıllar isteyecek,
bilgilerin, denizde damla ölçüsünde demesek de, gerçekte, çok küçük,
küçücük bir bölümünü oluşturmaktadır.
M.Ö. 740-750 yıllarına doğru küçük bir Hitit krallığının, M.S. 371'de
Küçük Kapadokya'nın başkenti bile olmuş, Roma-Bizans döneminin en
önemli kentlerinden birisi, Büyük İskender'den başka, Roma, Bizans
imparatorlarının da sık sık uğrak verdiği yerlerden birisi, geçmişin en
önemli kişilerinden biri sayılan, Roma İmparatorluğu'nu, ilkin bu
yörelerde de yayılmaya başlamış hıristiyanlığı, sonra müslümanlığı
etkilemiş, Romalılarca birkaç yüzyıl İsa'ya karşı çıkarılmış, ondan bile
üstün tutulmuş, Tyanalı Apollon'un yurdu, Tyana
konusunda, şimdiye dek yazılanlara ve toprak üstündeki kalıntıların
incelenmesine dayalı, derli toplu bir yapıt, o da yabancıların emeği ve
araştırmasıyla, ancak 2000 yılında ortaya konabilmiştir.
Dolayısıyla Tyana'nın, ve ona bağlı olarak, Kemerhisar ile
Bahçeli'nin, gerçekten çok önemli, ilginç, araştırılmaya değer,
geçmişini bütün yönleriyle ortaya koyup bundan yalnızca övünç nedeni
olarak değil, yöreye ilgi, turist çekme, iş alanı yaratma açısından da
yararlanmak isteyen aydınlara pek çok iş, çalışma düşmektedir.
Böyle bir etkinlik de, kağıt üstünde, sözle, birkaç kişiyle, olmaz,
benim kendi ölçülerim, olanaklarım sınırları içinde, hiçbir çıkar
düşünmeden, hiçbir karşılık beklemeden yaptığım gibi, pek çok aydın
tarafından, bilimsel yöntemlerle yapılacak araştırmalarla, incelemelerle
gerçekleşir.
Görünüşte, ilk bakışta, hiçbir şey yok gibi gelir. Oysa, yöremiz
konusunda, hepsi derlenip bir araya getirildiğinde, şimdilik, binlerce
sayfalık diyebileceğimiz, ilerde belki de onbinlerce sayfayı bulacak
bilgi vardır. Bunlar, araştırmalarla, incelemelerle günden güne
artacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Yalnızca, benim kişisel çabamla, yıllar boyu, derleyip topladığım
bilgiler, düzene konulup sunulduğunda birkaç bin sayfayı bulur. Ancak
işim yalnızca bu olmadığı için, yaşamın ortaya çıkardığı gereksinimler
bir tek bununla uğraşmamı engelliyor.
Öyle olunca, karınca kararınca, yapabildiğimi ortaya koyabiliyorum.
Başkaları da, başka aydınlar da işe el atarsa, gerçekten değerli
yapıtlar ortaya çıkar.
Şimdi, bildiğim, öngördüğüm kadarıyla, bu konuda neler
yapılabileceğini sıralayayım:
- Tyana konusundaki, Türkçe ve başka dillerdeki, bütün yazılı
kaynaklar (ki bunların yalnızca başlıkları, bir değil birkaç kitap
oluşturur) düzenli biçimde, bir kitap olarak, araştırmacılara,
incelemecilere sunulmalı. Yalnızca benim elimdeki adlar, belki, bir
kitap oluşturacak sayıda.
- Bu kaynaklardan Türkçe olanlardaki bütün bilgiler çıkarılıp, yabancı
dil bilmeyen, araştırmacılarca da, çıkarılıp yararlanılacak durumda
sunulmalı.
- Yabancı dillerde (özellikle: İngilizce, Fransızca, Almanca,
İtalyanca, Arapça, Yunanca ....) kaynaklar da, varsa, bu dilleri bilen
araştırmacılar tarafından derlenip sunulmalı.
- Tyana konusunda, şimdiye dek yayımlanmış, en derli toplu çalışma
olup, Alman araştırmacılar (Dietrich Berges - Johannes Nollè)
tarafından, yaklaşık dört yıl süren bir inceleme, araştırma sonunda,
2000 yılında, iki cilt olarak, "Tyana 1,2," adı altında (Bonn'da),
Almanca, yayımlanmış, çok önemli yapıtın Türkçe'ye çevrilmesi
sağlanmalı. Bunun gerçekleşmesi için gerekli girişimler yapılabilir.
Bu, başka çalışmalar için, bir temel, bir çıkış noktasını
oluşturabilir.
Ancak bunun yapılabilmesi için, şu sırada, çok iyi Almanca bilmek
gerektiğini sözlerime ekleyeyim.
- Tyanalı Apollon ve yaşamı konusunda, en önemli, az önce sözünü
ettiğim Alman araştırmacılar da içinde olmak üzere, bütün bilim
adamlarının başvurduğu, kaynak, bildiğim kadarıyla, "İtalyanca,
İngilizce, Fransızca" olarak da yayımlanmış, (Filostrato'nun) "Tyanalı
Apollon'un Yaşamı" adlı yapıttır.
Bu yapıtın İtalyanca'sını derinlemesine çok iyi incelediğim, Tyanalı
Apollon'la ilgili olarak verdiğim bilgileri çıkardığım için, bunun,
şimdilik tümü olmasa bile, önemli bölümlerini Türkçe'ye benden başkası,
gerektiği gibi, aktaramaz. İçinde bulduklarımı İtalyanlar bile
görememiş. Bunu ben üstleniyorum.
Şu sırada yazılı olmayan kaynaklar ve bunlarla ilgili olarak
yapılabilecekler, bence, şunlar:
- Köşk Höyük'te 16 yıldır süren kazı çalışmaları ve elde
edilen buluntular ve bilimsel veriler.
Bu kazıdan, bugüne dek çıkmış olup, şu sırada Niğde Müzesi'nde
sergilenen ve sergilenmeyen) buluntular konusunda yetkili kazı
üyelerince yayımlanmış bilimsel yazılar.
Bu yazılar, çıkan önemli buluntuların resimleriyle birlikte, küçük
bir kitapçık olarak sunulabilir.
- Bahçeli sınırları içindeki "Direktaş" ve "Adıyaman"da, yer
altında, çok önemli kalıntıların bulunduğu anlaşılıyor Alman
araştırmacıların çıkardıkları yapıtta ortaya koyduklarına göre.
Yanılmıyorsak, gene aynı yapıtın araştırmacı-yazarları, kesin olmasa
da, Direktaş'ta "Tyanalı Apollon" için yapılmış bir tapınak olabileceği
varsayımını ileri sürüyor.
Ayrıca Adıyaman'da toprak altında, çok önemli kalıntıların yattığı
açık.
Dolayısıyla, bu iki yerde, gecikmeden, kazı çalışmaları yapılabilmesi
için, Bahçeli Belediyesi ve yetkilileri, Bahçeli'yi gerçekten seven
aydınlarla elele verip, sonuca ulaşacak girişimlerde bulunmalı. Her şeyi
yukardan, başkalarından, beklememeli.
- Çok olmasa da, Bahçeli içinde toprak üstünde, şurda burda bulunan
kalıntılar bir araya toplanıp "açıkhava müzesi"nde sergilenmeli.
Bu kalıntıların hemen hepsi araştırmacılarca incelenmiş, neler
oldukları saptanmıştır.
- Gene yanılmıyorsam, Eftiyan (ya da: İftiyan) ya da Yediodalı
denilen yerdeki, (ilk) hıristiyanlık döneminde yapılmış olmaları gereken
kaya kiliseleri, içindeki freskler inceletilip, olursa, onarılmalı ve
görmek isteyenlere sunulmalı.
- "Köşk"e bu adı verdiren, ve kalıntıları, bence, Köşk Havuzu'nun
kuzeyinde, toprak altında bulunması gereken, yapıyla ilgili olarak,
şimdilik sınırlı olsa da, bir deneme kazısının yapılması sağlanmalı.
Bu kazı ilginç sonuçlar verecek olursa sürdürülebilir ve ortaya çıkacak
yapı kalıntıları, o alana, gerçekten, şimdikinden çok daha büyük ilgi
çekebilir.
Bu konudaki görüşlerimizi de aşağıda veriyoruz:
- A- Arkeolojik açıdan (tarihi
kalıntılar-buluntular açısından): (daha önceki, Ç bölümünde verdiğimiz
kimi ayrıntıları burda biraz daha geniş olarak sunuyoruz.)
- Köşk Höyük
Köşk Höyük ve burda yirmi yıla yaklaşan bir süredir yapılagelmekte
olan kazılar yalnız Bahçeli ve dolayısıyla Tyana bölgesi, Kemerhisar,
Niğde İli değil, İç Anadolu, Türkiye, dünya geçmişi için de çok önemli
sonuçlar vermiştir kazı sonuçlarına dayanarak yayımlanan bilimsel
yazılara göre.
Bu kazıların, kazı yapanlar için de, en olumlu koşullarda, sürdürülmesi
gerçekten, hepimizin gönülden bir dileği olmalı.
Şimdiki durumda, Bahçeli Köşk Höyük'ten, Bahçeli'ye, o bölgeye ilgi,
yerli ve yabancı turist çekmek için yararlanabilir mi, yararlanabilirse
nasıl yararlanabilir?
Görüşümüze göre yararlanabilir. Elde edilen sonuçlar buna elverişlidir.
Bunun da yapılabilmesi için, kazıların sonuçlanmasını beklersek, daha
çok yirmi, otuz, kırk yıl değil yıllar beklemek gerekecektir.
Oysa, başka yerlerde de uzun yıllar süren, doğal olarak, bir türlü
bitmeyen ve bitmek zorunda olmayan kazıların yapıldığı yerlerin bir
bölümü, yetkililerin işbirliğiye, kılavuz eşliğinde gezilip görülmeye
açılır, bütün Köşk Höyük konusunda yeterli, doyurucu, ve bir kezde
bitmeyip sürecek olan, bir tanıtma etkinliğiyle.
Malınızı satmayı, alıcıya sunmayı bilmezseniz alıcı gelmez. Biz de bir
söz vardır: Balın olsun arı Bağdat'tan gelir diye. Bu sözü, acı şaka
biçiminde de olsa, şu anda şöyle de değiştirebiliriz: Irak'ta petrol
olsun. Bush Bağdat'a ta Amerika'dan bile gelir!
Bir başka örnek daha var: Bir Yahudi tüccarın yüz lirası varsa, bir
lirasıyla mal alır, doksandokuz lirasıyla bunun reklamını yaparmış.
Oysa Türkiye'de doksandokuz liralık malın bir liralık bile doğru düzgün
tanıtılmasını yapmıyoruz. Ondan sonra kimse gelmiyor diye yakınıyoruz.
Tanıtmayı sürekli yapacaksınız, bilen kişilerce, ilgiyi çekecek biçimde,
yapacaksınız. Bir kez, yetkisiz kişilerce, tatsız tuzsuz biçimde,
Nasreddin Hoca'nın "kar katması" gibi, tanıtma yaparsanız kimse gelmez.
1970'ten beri bulunduğum, pek çok özelliğini incelediğim ve ilerde
"Tanış gözüyle Venedik" adlı bir yapıtta, İtalyanların bile görmediği
özelliklerini ortaya koymayı tasarladığım, her yıl en azından beş milyon
turistin geldiği, Venedik'te, pek çok şey arasında, şunu da gördüm:
Adamlar, biraz abartarak söylüyorum, bir serçenin çiş yapmasını bile
öyle ilginç duruma getirip turiste sunuyorlar ki yüzlerce kişi gelip
bakıyor nasıl bir şeymiş gibi. Oysa bütün serçeler, her yerde, aynı çişi
yaparlar!
Dolayısıyla Köşk Höyük'ün de ortaya konup tanıtılacak, ilgi çekecek pek
çok ayrıntıları vardır. Biz bunlardan yararlanmasını bilelim.
- Roma Havuzu
Bu havuza ve çevresine, son yıllarda, oldukça güzel bir düzen
verilmişe benziyor, her ne kadar, arkeologların ve çevrecilerin
görüşlerini bilmesek de.
Eski Tyana'nın, işin ilginç yönü, ikisi de suyla ilgili, en önemli,
en görkemli iki kalıntısından (Kemerhisar'da "sukemerleri", Bahçeli'de
"su havuzu") birisi olup şimdiki Bahçeli'nin, geçmişini en güzel biçimde
ortaya koyan tek anıttır.
Eskiden kalma, bu boyutlardaki en büyük iki su havuzundan birisi olmalı.
Bunlara, "Roma" döneminde yapılmış oldukları gerekçesiyle "Roma
Havuzu" ve "Roma Sukemerleri" deniyor.
Ancak ikisi konusunda da başka ayrıntılı bilgi pek yok, son yıllarda
yapılan ve yayımlanan bir iki araştırmadan (özellikle, iki Almanın 2000
yılında, yayımladığı "Tyana, 1,2" adlı yapıttan) başka.
Oysa, ikisi konusunda da, özellikle, Bahçeli açısından, "Roma Havuzu"
ya da "Köşk /Pınarı/ Havuzu"yla ilgili olarak, bir kitapçık bile
çıkarılabilir olası bütün bilgileri, verileri toplayıp fotoğraflarla,
gerçek olsun olmasın, (örneğin: Kleopatra'nın gelip sütte çimdiği gibi)
efsanelerle, süsleyerek.
- Direktaş ve Adıyaman
Şu sırada bu iki yerden, ilgi çekmek açısından yararlanma olanağı
yoktur. Bu olanak, buralarda, özellikle, "Tyanalı Apollon'un Tapınağı"
olduğu varsayılan, ileri sürülen "Direktaş"ta yapılacak ve yapılması
gerekli kazılarla, ilerde, buraların da, Bahçeli ve çevresi için, ilgi
ve turist çekmesi bakımından yararlanması bakımından yapılacak
tanıtmayla ortaya çıkabilir.
- Eftiyan (ya da: İftiyan)(Yediodalı)
Buradan, ilgi ve turist çekmek açısından, yararlanma daha kolay
gözüküyor.
Nedeni ise, burdaki hıristiyanlıkla ilgili kilise ve benzeri yapılar ve
buradaki freskler, oldukça kısa bir zamanda ele alınıp onarılabilir,
birkaç yüz metrelik yolla buraya ulaşım sağlanabilir.
- Bahçeli içinde, toprak üstündeki kalıntılar
Bunlar, daha önce de dediğimiz gibi, Bahçeli içinde uygun bir yere
yapılacak bir açıkhava müzesinde toplanıp, yetkililerin hazırlayacağı
bilgilerle birlikte, görmek isteyenlere sunulabilir.
- Bahçeli'de, toprak altındaki kalıntılar
Bunların da olası yerleri, uzmanlarca saptattırılarak, önemli
olanlarında, kazı yapılabilmesi için girişimlerde bulunulabilir.
- Bahçeli ve Köşk Höyük'ten çıkmış olmakla birlikte, Niğde
Müzesinde sergilenen ve sergilenmeyen buluntular, kalıntılar.
Bunların neler oldukları konusunda da küçük bir kitap hazırlanabilir
resimleri ile birlikte, ilgilenenlere gidip görmeleri bakımından yol
göstermek, öğüt vermek amacıyla.
- B- (Tyanalı, dolayısıyla, yalnızca Kemerhisar'ın değil, Bahçeli'nin
de çocuğu olması nedeniyle) Tyanalı Apollon
açısından.
Tyana (dolayısıyla Kemerhisar ve Bahçeli) açısından, şu sırada, dünya
çapında,
her şeyden çok, en kısa zamanda, en çok ilgi çekecek, uyandırabilecek,
güncel olabilecek ayrıntıdır. Yeter ki bu ayrıntı en uygun biçimde
sunulabilsin.
Tyanalı Apollon, her açıdan olumlu kişiliğiyle, düşünceleriyle,
davranışıyla, gerek yaşadığı dönemde gerekse sonra, birkaç yüzyıl Roma
ve Bizans imparatorluklarını, hıristiyanlığı, müslümanlığı bile
etkilemiş olup dünyanın en önemli kişilerinden birisidir.
Ben onunla ilgili olarak, "2004 yılı Tyana Kültür ve Turizm Şenliği"
sırasında şunları da söylemiştim:
"Nasıl Türk soyunun yetiştirdiği, yalnızca hepimizin değil, dünyanın en
ünlü kişilerinden birisi olan yüce Atatürk, aklını, mantığını, bilgisini
kullanarak,
Türk'ü uçurumdan döndürüp ona yeryüzünde yaraşır yerini
verdiyse, Türkiye'yi büyük yapmışsa, Kemerhisar ve Bahçeli'nin, şimdi,
kalıntılarının üstünde bulunduğu, eski, Tyana kentinin 2000 yıl önce,
yetiştirdiği, dünyanın en ünlü kişilerinden olan, filozof Apollon,
düşünceleriyle, davranışıyla, kişiliğiyle, Tyana'yı, Tyana adını dünyada
ünlü kılmıştır.
Bakın ne diyor:
"Anıtlar aynı yerde kalırlar ve yalnızca bulundukları yerde görülürler.
Oysa, değerli kişiler, her yerde, kendilerini gösterirler, seslerini
duyururlar, ve, yeryüzünde, dolaşabildikleri bütün yerlerde, kentlerinin
ününü yayarlar.".
Bugün yurtdışında, Tyanalı Apollon, Tyana kentinden de ünlü olup Tyana
deyince hemen akla o geliyor.
Tyana ve özellikle, Tyanalı Apollon'un kişiliğini, öğretisini gerektiği
gibi ortaya koyabilir, onun evrensel değerlerini bütün insanlığa, bir
"Tyana Güneşi" olarak sunmasını bilirsek, yalnızca Kemerhisar, Bahçeli,
Niğde İli değil, bütün Türkiye için, yeni ve çok önemli bir ilgi alanı
doğacak, dolayısıyla turist akını başlayacaktır.
Toprak-doğa-insan-hayvan dostu, Tyanalı Apollon'un, belirgin yönleri
arasında, doğal beslenmeyi savunması çok önemli. İlk doğal beslenmeci
gibi çıkıyor karşımıza.
Et yemenin insanların beynini ağır çalıştırdığını söylüyor. Sanki deli
dana olayını 2000 yıl öncesinden öngörmüş gibi. Ayrıca, Babilonya'da,
bugünkü Irak'ta, topraktaki petrolün, yetiştirilen ürünler aracılığıyla,
insanların vücuduna geçtiğini ve insan ömrünü yarıya indirdiğini
söylüyor. Bir noktada petrol ve türevlerinin insan sağlığına olan
zararlarını gene 2000 yıl öncesinden
öngörmüş gibi. Evrensel barış ve özgürlük bilgesi, özgürlüğü, bilgiyi,
doğruluğu, her şeyin üstünde tutmuş, doğru bildiğini, hapiste, krallara
karşı bile, hiç çekinmeden, açıkça söylemiş, kimseden korkmamış, gerçek
özgürlüğün, göstermelik değil, gerçek demokrasinin simgesi, insanların
beyinlerini yıkayıp onları karanlığa değil, hep aydınlığa götürmek için
çalışan, insanları mutlu gördükçe kendisi de mutlu olmuştur.
Bu toprakların çocuğu, evrensel değeri olan, Tyanalı Apollon'un, her
açıdan olumlu kişiliğinden, Bahçeli (ve dolayısıyla Kemerhisar) nasıl
yararlanabilir, yararlanmalı?
Tyanalı Apollon'un yararlanılabilecek yönleri nelerdir?
- I- "Evrensel" değerdeki düşünceleri.
Bu açıdan yapılabilecekler:
- Tyanalı Apollon'un evrensel değerdeki düşüncelerini,
düzenli biçimde ortaya çıkarıp bunların, yayınlarla ve başka araçlarla,
sürekli olarak, tanıtılmasını sağlamak.
- Bu amaçla, her yıl ya da her iki yılda bir, Tyanalı Apollon'dan yola
çıkarak, ya da onun ışığı altında,
"Tyana Güneşi - Türkiye'de ve Dünya'da Gerçek Demokrasi" adlı bilimsel
oturumlar, toplantılar düzenlemek.
- Tyanalı Apollonla birlikte Tyana konusundaki Türkçe ve yabancı
dillerdeki yayınları bir araya getirip ya bağımsız, şimdilik küçük
de olsa, bir "Tyana ve Tyanalı Apollon Kitaplığı" ya da, daha geniş
kapsamlı bir kitaplık içinde böyle bir bölüm oluşturmak.
(Dikkat: Yukardaki merkez adı, Prof. Dr. Asım Tanış'tan yazılı
izin alınmadan kesinlikle kullanılamaz!)
- II- Tyanalı Apollon, Tanrı ve dinler.
Bu amaçla:
- Düşünceleri düzenli biçimde tanıtılmalı.
- Hıristiyanlığa ve müslümanlığa etkileri, özellikle Tyanalı Apollon -
İsa karşılaştırması gibi, konularda yapılan tartışmalar, yazılar vs.
yapılacak bilimsel toplantılarda, oturumlarda ele alınıp incelenmeli.
- Yaptığı söylenen ve yazılan mucizeleri konusu da ele alınıp
tartışılmalı aynı bilimsel oturum ve toplantılarda.
- III- Tyanalı Apollon tapınağı
- Yaşamını konu edinen yapıtta, doğduğu yerde yani Tyana
çevresindeki bir çayırlıkta, yapılmış olduğu yazılı (ki bunun, büyük bir
olasılıkla, Kemerhisar'da olması gerekir) ya da, Alman
araştırmacıcılara göre, Direktaş'ta olabileceği varsayılan, "krallara
yaraşır" tapınağının, araştırılıp kazılarla ortaya çıkarılması için
girişimler yapılmalı,
adımlar atılmalı.
- Öbür kentler olmasa bile, Efes'te olduğu söylenen başka bir tapınağı
konusunda da araştırma, inceleme yapılmalı.
- C- Bahçeli'nin geleceği için, benim görüşüme göre, başka
yapılması gerekenler:
- Kemerhisar Belediyesi ile Bahçeli Belediyesi arasında, 2004 yılı
Ağustos ayında imzalanan "İşbirliği Protokolü"nde öngörülen
"Köşk-Kemerkapı" güzergahını, birlikte, en kısa zamanda,
gerçekleştirmek.
Kemerhisar Belediyesi "cıllıklayacak" olursa, Bahçeli Belediyesi, bu
güzergahın, kendi belediye sınırları içindeki, Yunak'a kadar olan
bölümünü tek başına gerçekleştirebilir.
Binlerce yıldır Köşk'ten Tyana Kalesi'ne gitmiş olan, yaklaşık 6 km.
uzunluğundaki bu su yolu, yapılacak sağlı sollu düzenlemelerle, geniş
biçimde, yeniden ortaya çıkarılıp, ustaca bir tasarıyla,
gerçekleştirilirse, böyle bir güzergahın yalnızca Niğde İli'nde değil,
Türkiye'nin başka yerinde de pek olmadığı, bir çeşit İstanbul'un
"Boğaziçi" gibi bir görünüm kazanacağı, bunun da, en azından, gerek
Bahçeli'lilere gerekse Kemerhisar'lılara sayısız iş alanı açacağı, gelir
sağlayacağı, dolayısıyla, çok yakın bir gelecekte "ekmek kapısı"
olacağı hemen görülecektir.
Bu güzergahın iki yanında "oteller, pansiyonlar, çay bahçeleri,
lokantalar, mağazalar, spor alanları, eğlence yerleri ...." gibi, belki,
binlerce kişiye iş olanağı sağlayacak, yerler yapılabilir.
Buraya kısa zamanda olacak akını şimdiden öngörmek pek de güç
değildir.
Bu güzergahla ilgili başka ayrıntıları sırası geldiğinde yazılı
olarak bildirebilirim.
- Bahçeli'nin bütün sokakları, yukarda sözü edilen güzergah gibi
olmasa da, sağlı sollu, açılıp genişletilerek, gidişli-gelişli,
kaldırımlı yollara dönüştürülmeli.
Er geç yapılması gereken bu genişletme, Bahçeli'nin, kısa zamanda
kentleşmesini, nüfusunun artmasını, toprağının değerlenmesini
sağlayacaktır.
- Bahçeli'de, doğal turizmin, tarım turizminin, aile turizminin
başlatılıp geliştirilmesi için incelemeler yapılıp gerekli adımlar
atılmalı, girişimlerde bulunulmalı.
Bu gibi değişik, ilginç ve daha başka önerilerle daha da ilginç duruma
getirilebilecek şenlik, çok kısa zamanda büyük ilgi görecek ve Bahçeli
için bir gelir kaynağına dönüşebilecektir.
Bildiğim kadarıyla, Bahçeli'li, önemli, geçmişteki yerleri, Bahçeli
açısından verdikleri emekleri, nedeniyle tanıtılması gerekli, şimdilik
iki kişi var:
- Prof. Dr. Ali Yaramancı.
- Emekli öğretmen(imiz), sayın Ali İhsan Beyhan.
Bunlarla ilgili olarak bir ya da iki gün düzenlenip yaptıkları
çalışmalar anlatılır, kendilerine ödül verilir. Olanaklar oranında,
varsa, yayımlanmamış, ancak, yayımlanmaya değer yapıtları
yayımlanabilir.
Sayın Bahçeliler!
"Doğanın Şiiri Bahçeli"yi, doğa, nasıl sevdiyse, nasıl bağrına
basıp koruduysa,
bugüne dek getirdiyse,
sizler de Bahçeli'yi sevin, bağrınıza
basın, koruyun, onu
kirli, pis ellere, çetelerin ellerine bırakmayın,
onu geleceğe,
gene doğanın şiiri
olarak aktarmayı bilin!
(Yalnızca Kemerhisar'ın değil, Bahçeli'nin de
çocuğu)
Prof. Dr. Asım Tanış