6 Ocak 2013 Pazar

Kaçak kazı yapılan manastıra girilemiyor

İftiyan Yediodalar’da kaçak kazılar takibe alındı.
Kaçak kazı yapılan manastıra girilemiyor
Ömer Fethi Gürer gitti gördü yazdı.
Niğde bölgesinde önemli bulguların açığa çıkması beklenen Yediodalar iftiyan bölgesinde kaçak kazılara karşı önlemler alınıyor. Geçtiğimiz günlerde bölgede yeni bir kaçak kazı daha açığa çıkarıldı. Niğde Müze Müdürlüğü Jandarmanın yoğun takibi ile bölgede kaçak kazıların önlenmeye çalışıldığını belirtiyorlar.

Yediodalara yakın bir bölgede kaçak kazı yapıldığı yönünde duyumumuz üzerine Niğde Müze Müdürü Fazlı Açıkgöz’ü müzede ziyaret ettik. Kaçak kazı ile ilgili gereken yapılmış ve şüphelilerde yakalanmıştı. Bu alana Müze Müdürlüğünün arkeolog ile gidip baktık. Kaçak kazı için açılan delik zayıf bir insanın geçeceği kadardı. Yetkililer bölgede yaptıkları incelemede içine girmeyi tehlikeli bulmuşlardı ancak içeri girenlerde vardı. Söylentilere göre 8 metrelik bir tünel sonrası geniş bir alana giriliyordu. Bu alanda 3 ayrı bölüme ayrılıyordu. Kaçak kazı yapanlar bu alanda mum ve pil ile çalıştıkları içinde çevre atıklarını bıraktıkları da anlatılıyordu. Bu bölgede muhtemel bir Manastır yada yerleşim yeri olması olası idi. Uzmanlar Bizans dönemine ait bu kazı alanlarında define bulunamayacağını ancak o dönemi ait kimi kalıntıların bilinçsizce tahrip edilebileceğini belirtiyorlar. Kaçak kazı yapılan yer ağzı bir kemeri andırıyor. Çevrede yeni atılmış sigara paketi ve plastik baraklarda var. Jandarma bölgeyi kontrol altında tuttuğunu yetkililer belirtti. Ancak anlatıldığı gibi girişi dar alanda girmeyi başaranların bir süre aşağıda kalmaları da olası. Bu nedenle bölgede acil olarak inceleme yapacak yada kazı gerçekleştirilecek bir çalışma şart görünüyor.

Yedi Odalar ve İftiyan tarihi doku ile ilgili 1975 yılından beri haber ve makaleler ile konuyu gündeme taşıyoruz. Geçen yıllarda bölgede başlatılan taş ocakları ile ilgili tahribat daha saptanmadan bu kere kaçak kazılar ile bölge yağmalanmaya çalışılıyor. Yetkililer duyarlı ve gerken hassasiyette konuya sahipleniyor ancak uzmanların dediği gibi Niğde’de o kadar çok yer var ki her kaçak kazı alanına görevli dikecek kadar elemanda yok.

İftiyan bölgesi 298 sayılı karar ile 21.10.1988 yılında sit alanı ilan edildi. Bu bölgede bulunan Yediodalar Manastırı ise 14.11.1992 yılında 1378 saylı karar ile korumaya alındı. Ne varki bölgede taş ocaklarının açılmasına izin verilişi daha on yıl içinde oldu. Venedik Üniversitesinden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Asım Tanış Kemerhisar için 2001 yılında gelen Tyana kazı ekibine bölgede inceleme gezisi yaptırarak Tyana ile bölgenin tarihi doku oratklığınıda gözler önüne serdi.

Yediodalar, Tyana olarak tanımlanan alana daha da yüksekten bakan bir noktada olduğu için bölgeye egemen bu yerde mutlaka inceleme ve kazı yapılmasını Ömer Fethi Gürer olarak çok kere önerdim ne yazık ki Yediodalara bu kere gittiğimde kaçak kazılar ile bölge adeta talan edilmişti.
Prof. Dr. Asım Tanış İftiyan için diyordu ki-“ belki hiç üzerinde durmadiğınız bir ayrıntıyı vereceğim. Arastırmacıları en çok etkileyen, onlarin kuşkularını gideren, "Eftiyan" (ya da kimisince: İftiyan) sözcüğüdür. Bu bugünkü Istanbul sözcüğünün kaynağı, Yunanca, "Eistenpolin" (kente, kente doğru) gibi, "Eftiyan" (Tyana'ya, Tyana'ya doğru) sözcügü de eski Tyana adının kalıntısıdır. Bunun başka bir ilginç yönü ise bu sözcüğün özellikle, şimdiki Kemerhisar’ın kuzeyi için kullanılmış ve kullanmakta olması. Neden acaba? Bunu ilerdeki araştırmalar belki açıklayabilicek. Sonra özellikle "Eftiyan" sözcüğü, genellikle, "Eftiyan tepeleri" ve "Eftiyan kelerleri" için kullanılır. Bu tepelerin ve kelerlerin önemi neydi? Hıristiyanlık yaygınlaşmaya başladıktan sonra mı böyle bir durum çıktı ortaya? Daha bilinmiyor.’
Tyana kazıları devam ederken İftiyanda kaçak kazılar yapılması ve bölgede bilinçsizce tahripatların olması gelecek adına büyük bir değer yumağının yok edilmesidir.

3 Ocak 2013 Perşembe

“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!

“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!

“Sayın 
Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!! Adana hemen her alanda fevkaladenin de fevkinde ciddi bir potansiyele sahip. Makûs talihini yenmek, kabuğunu yırtıp atmak ve kabından taşmak için bünyesinde barındırdığı imkânlar inanın bir batı şehrinde olsa dünyanın ilgi odağı olup çıkmıştı çoktan.


“Adana’da tarihi eser mi var ki?” diye soran Kültür ve Turizm Müdürlerine bile yıllarca maaş veren bu şehir, sonunda ‘umduklarından’ vazgeçip işi kendi eline alacak ve ‘öyle olmaz böyle olur!’ diyerek kolları sıvayacak diyedir benim de tek ümidim.
İşte bu yazı konusu, fakirin doğup büyüdüğü şehre bir nevi diyet borcunun ödenmesidir. Dünyada milyarlarca inananı bulunan Hıristiyanlık tarihinin yeni baştan yazılmasını gerektirecek mühim kanıtlar Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Gerisini siz anlayın işte.
Lütfen bu yazıyı klasik bir Resimli Adana Tarihi olarak okuyup geçmeyin. İş bu yazı aynı zamanda Hıristiyanlık, sembolizm ve mistik dinleri konu alan tuğla kalınlığındaki romanlarıyla dünyayı kasıp kavuran Dan Brown’a da açık bir mektup mahiyeti taşımaktadır. Resimli Adana Tarihi, yazarı olan fakirin kısıtlı yeteneği, yayınlandığı gazetelerin münderecatı uygun olmadığından maalesef ki yalnızca Türkçe yazılıp, aynı dilde yayınlanmaktadır.
Ancak memlekete ayak bastığı günden başlayarak tıpkı kendisinden önceki tüm sayın valilerin yaptığı gibi şehrimizi ‘akıllı uslu bir imajla’ önce Türkiye, ardından dünyaya açmaya çalışan Vali İlhan Atış’ın bu yazıyı en kısa zamanda İngilizce’ye çevirtip başlıktaki ilgilisine derhal ulaştırması bu bereketli topraklara yapabileceği en büyük katkı olacaktır.
Şimdi böylesi ağdalı bir girizgâha bakıp, yazarın kendisini ve yaptığı işi normalden fazla önemsediğini düşünenler olabilir. Ama bu mevzuda mühim olan yazan değil, yazılan konu ve bu şehrin âli menfaatidir. İşte Hıristiyan tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek kadar mühim gelişmelerin yedi kısım tekmili birden hikâyesi ve böylesi derin bir konuda Adana’nın yeri ve önemini anlatmaya geldi şimdi sıra.
“YENİ DEĞİL BU HİKÂYE…”
Sözlerini Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yazdığı ve merhum Ahmet Kaya’nın meşhur ettiği ‘Koçero’nun en içime dokunan sözlerinden bir alıntıyla başlamak istiyorum aslında meseleye. “Yeni değil bu hikâye, bu oyun eski oyun…”
Tarihler M.S. 217–220 yılları arasıdır. Doğu Roma İmparatoru Domitian’ın eşi İmparatoriçe Julia Domna içerisinde bol miktarda mucize anekdotu barındıran bir kitap yazdırmıştır. Kitap, Tynalı Apollonius’un yardımcısı Ninovalı Damis’e emanet ettiği yazılar, gezi notları ve mektuplardan oluşmaktadır. Ancak ilginç olan kitabın kahramanının başından geçenler fazlasıyla Hıristiyanlık dininin peygamberi Hz. İsa’nın başından geçenlerle benzerlikler taşımaktadır. Bu arada konunun ilgililerine bir ayrıntı vermek gerekiyor. Söz konusu kitapta gösterilen mucizelerin toplumumuzda ‘üç harfliler’ diye anılan ve ismi özellikle zikredilmekten kaçınılan varlıkların marifetiyle gerçekleştirildiği yazıyor. Nitekim o dönemde Pagan inancı gereği yaygın olan Demonology’nin yani Cin İlmi’nin en önemli öğreticilerinden biri yine Apollonius’dur. (Gerçek Hayat, 7 Şubat 2011, Syf.: 14–15, ‘Bu belge Vatikan’ı rahatsız edecek!)
‘İyi de kardeşim tüm bunların Adana ile ilgisi ne?’ diyenler bir miktar daha sabredecek. Siz hiç Dan Brown romanı okumadınız mı? Biraz ayrıntı vermezsek, mevzuu birazcık ballandırmazsak nasıl dolacak o tuğla gibi sayfalar öyle değil mi ama?
Bu bana göre hayli ‘netameli’ konudaki tek kaynak, dinler tarihine meraklı imparatoriçenin yazdırdığı kitap değil elbette. Dünyada yüzyıllar boyunca Vatikan karşıtları Hz. İsa’nın ‘bir tanrı gibi gösterilerek’ kendilerinin kandırıldığını iddia etti. Bu konuyla ilgili pek çok örgüt kuruldu, filmler çekildi, romanlar yazıldı. Hatta daha da ileri giden bir hanımefendi, Hz. İsa’nın ‘tanrı gibi gösterilmek suretiyle’ insanların kandırıldığı ve bu ısrardan vazgeçilmesi talebiyle Vatikan aleyhine maddi–manevi bir ceza davası da açtı.
VE İŞTE ŞİMDİ MESELENİN ‘ADANA AYAĞINA’ GELİYORUZ
Yukarıda anlatıp durduğumuz ve konuyla küçücük bir miktar bile ilgisi olmayanların hemencecik sıkılıp, başka sayfalara geçtiği tüm bu detayların Adana ile olan ilgisine getiriyorum şimdi sözü. ‘Vatikan, Hıristiyanlık ve Hz. İsa’ bahsi açıldığında Dan Brown kadar olmasa da ismi hayli yaygın şekilde anılan Aytunç Altındal bir iddiayı dillendiriyor birkaç yıldır.
Altındal’ın iddiasına göre, Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda Hıristiyan dünyasını sarsacak çok önemli bir belgeye/bilgiye ulaşıldı. Belgenin içeriğindeki bilgilere göre İncil’e üç tanrı (teslis) inancının nasıl eklendiği başta olmak üzere pek çok detay yer alıyor. Ceyhan’da bulunan belgelere göre Tyanalı Aziz Apollonius’a atfedilen bazı mucize hikâyelerinin İncel’e eklendiği anlatılıyor. Yani o dönemde yaşayan Hıristiyanlar, insanların çok tanrılı bir inanış şekli olan Paganizm’den Hıristiyanlığa geçişini kolaylaştırmak için, bazı efsaneleri İncil’e ekleyerek, dinlerindeki tanrı sayısını ‘bir miktar’ arttırıvermişler!
İşte dünya üzerindeki milyarlarca Hıristiyan’ı yakından (hem de fazlasıyla) ilgilendiren böylesine önemli bir belgenin çıktığı bu topraklar sizce de Dan Brown’a yeni bir roman yazdıracak kadar mühim değilmidir? Hacı olabilmek için inandıkları dinin önemli merkezlerine akın eden milyonlarca Hıristiyan’ın böylesi bir belgenin bulunduğu Adana’ya, Ceyhan’a ne kadar büyük ilgi alaka gösterebileceğini tahmin edebiliyormusunuz? (O topraklarda da ‘paranızı Türklere kaptırmayın’ diyebilecek aklı evvel siyasetçiler çıkar mı orasını bilemem. AGE)
Şimdi yazının başında meramımı ifade ettiğim halin tekrarına geldi sıra. Sizce de tüm bu anlattıklarımı bilse Dan Brown biraderimiz bir koşu gelip Adana’yı, Ceyhan’ı inceler ve ardından hemen her dilde milyonlarca adet basılacak roman yazmaz mı? E bu konuda iş bu yazıyı yazarın diline çevirme, adresine postalama ve sonrasındaki ağırlama bölümlerini işin ilgilisine (burada ilgilinin Vali İlhan Atış olduğunu düşünüyorum ben. AGE) havale ediyorum. Benden bu kadar.
ALTUNDAL’A GÖRE, HIRİSTİYANLIK TARİHİ DEĞİŞECEK
Aytunç Altındal, Türkiye’nin elinde bulunan iki taş kitabenin, Hıristiyanlık tarihini alt üst edecek önemde olduğunu söylüyor. Taş kitabelerin ilk olarak 1952 yılında tespit edildiğini söyleyen Altındal iddialarını şöyle sıralıyor; “Alman Beck Enstitisüne bağlı arkeologlar gizlilik içinde çalışmalarına başladı. Almanca bilen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar da bu çalışmayla bizzat ilgileniyordu. 1979 yılında iki taş kitabe bulundu. Niğde Kemerhisar ile Adana Pozantı arasında. (Tam yerini söylersem, herkes oraya hücum eder.) Taş kitabelerde, Grekçe yazılar vardı. Yazıların okunması ve karbon testi için her iki kitabe Alman uzmanlar tarafından incelendi. Karbon testi sonuçlarına göre kitabelerin M.S. 60 ila 75 yılları arasında yazdığı ortaya çıktı.”
“O KİTABELER TÜRKİYE’NİN ELİNDE AMA GİZLİ TUTULUYOR!”
“Kitabelerdeki Grekçe yazılar okundu. Her iki kitabe de şu anda Türkiye’de gizli bir depoda tutuluyorlar. Kaçırılma ihtimaline karşı da korunuyorlar. Beklenen bir şey var, o gerçekleştiğinde, tahminen 3–4 yıl içinde kitabeler tüm dünya ile paylaşılacak. Kitabelerde Apollonius ismi var. İsa’yla aynı dönem yaşamış olan Tyanalı yani Kemerhisarlı. (Tüh söylerken Adanayı andıran Tyana Kemerhisar’mış gördünüz mü? Neyse. AGE) Taş kitabelerde Şifacı Apollonius olarak da anılan bu kişi, İncil’de Hz. İsa’ya atfedilen mucizeleri gerçekleştiren kişi olarak gösteriliyor. Buna ölüleri diriltmekte dâhil. Ama İsa diye birinden söz edilmiyor. İncil’de İsa’nın yaptığı söylenen ne kadar mucize varsa bu kitabelerde mucizeleri gerçekleştiren kişinin Apollonius olduğu anlatılıyor.”
PEKİ, KURAN’I KERİM’E GÖRE HZ. İSA KİMDİR?
Müslümanların kutsal kitabı Kur’an–ı Kerim’e göre Hz. İsa bir peygamberdir. Hz. Meryem’in kendisini babasız olarak dünyaya getirdiğini ve Allah nezdinde Hz. İsa’nın durumunun Hz. Âdem gibi olduğunu öğreniyoruz. Bu konudaki ayet Al–i İmran suresinin 59. ayetidir.
TYANALI APOLLONİUS KİMDİR?
Tyanalı (Adanalı gibi telaffuzu size de şaşırtıcı geldi mi? AGE) Apollonius Pagan mistizminin önemli azizlerinden biridir. Hz. İsa ile aynı dönemde yaşamıştır. Zengin bir ailenin çocuğu olduğu rivayet edilir. Yaygın efsaneye göre Yunan tanrısı Apollon’un! oğludur. Üstelik Mısır tanrısı Proteus’ta! onun bedeninde yeniden hayat bulmuştur. Apollonius eğitim için gittiği Ege’de, (demek doğup büyüdüğü yerin dışında eğitim meselesi taa o zamanlardan vardı. AGE) yüksek kanunlara itaat, sessizlik, diyette ölçülülük, giyim ve eşyalar konusunda basitlik gibi meseleler üzerinde duran Yunanlı filozof Pisagor’un öğretileriyle ilgilenmeye başlar. Kısa sürede kendisini Pisagor’un öğretilerine adayan Apollonius et yemeyi reddeder, yalnızca topraktan yetişen bitkilerle beslenir. Keten kıyafet giyip, çıplak ayakla veya ağaç kabuğundan ayakkabıyla yürür. Birçok ülkeyi gezdikten sonra Efes’te açtığı ‘bilgelik okulunda’ hayatını kaybeder.

BİR TÜRK'ÜN ARAŞTIRMALARI DA MAHKEMEDE KANIT OLACAK

BİR TÜRK'ÜN ARAŞTIRMALARI DA MAHKEMEDE KANIT OLACAK
İsa'nın varlığını tartışmaya açan dava AİHM'de
Hıristiyan dünyasının kalbi Strasbourg'da atacak. Da Vinci Şifresi'ndeki İsa'nın çarmıhta ölmediğiddiasını bir adım ileri taşıyarak İsa'nın hiç varolmadığını öne süren papazın Vatikan'a açtığı dava AİHM'de görülecek.
Çalışmalarını kurulduğu 1959 yılından bu yana Fransa Strasbourg'daki merkezinde sürdüren Avrupa İnsan H akları Mahkemesi (AİHM) kendi belgesinde yer alan ifadesiyle bugüne kadar dünyada açılmış en önemli davası görmeye hazırlanıyor.
Davanın adı; Cascioli-Vatikan. Geçen yıl İtalya'da eski bir papaz olan Luigi Cascioli mahkemeye başvurarak, İncil'deki İsa'nın hiç yaşamadığını, Vatikan'ın bu kişiyi gerçekmiş gibi göstererek insanları aldattığını iddia etmiş Vatikan'ı İsa'nın yaşadığını ispata davet etmişti. Dava uzun süre mahkemeler tarafından reddedilmişti. Çünkü Vatikan kutsal metinleri İsa Mesih'in gerçekliğine kanıt göstermiş ve davaya bakılmamasını istemişti. Sonra da Viterbo Mahkemesi davayı kabul etmiş ardından da anlaşmazlığı karara bağlamaya yetkisinin olmadığını belirterek topu AİHM'e atmıştı. Cascioli'nin başvursunu görüşen AİHM de beklenen açıklamayı sonunda yaptı ve davanın haziran ayında görüleceğini bildirdi.
İsa'nın gerçekliğinin tartışılacağı bu tarihi davada, Türkiye'nin de adı geçecek. Cascioli'nin tanık gösterdiği araştırmacı yazar Aytunç Altındal 12 yıl önce yazdığı ve İsa'nın varlığını reddettiği Yoksul tanrı kitabının dayanağını oluşturan bilgi ve belgeleri sunacak, mahkeme isterse ifade verecek.
Altındal, AİHM'de görülecek davada dünyanın en ünlü iki avukatının; Giovanni de Stefano ve Doneico Morelli'nin Vatikan'a karşı yer aldığını ifade ediyor. Bu avukatlar daha önce Kenndedy, Lady Diana ve Saddam Hüseyin davasında yer almıştı.

Bir antik çağ insiyesi olan Apollonius,

Bir antik çağ insiyesi olan Apollonius, milattan sonra onyedi yılında bugünkü Türkiye’de bulunan Kapadokya denilen ülkenin Tyana kentinde doğdu. Uzun boylu, yakışıklı ve çok zeki idi. Ondört yaşında iken, okul hocaları kendisinden daha fazla bir şey bilmedikleri için O’na öğretmenlik yapmayı bıraktılar. Gençliğinde Neo Fisagor’cu bir ekolde bilgilerini derinleştirdi. Bazı kaynaklara göre Eleusis Misterleri insiyasyonundan geçti. Daha sonra Tibet ve Himalayalar’a  gitmiş, Anadolu’ya döndükten sonra da bir çok parapsişik tezahürler göstermiştir. Geçmiş enkarnasyonlarından bazılarını bildiğini de ifade etmiştir. Başlıca parapsişik yetenekleri arasında, düşünceyi okumak, geleceği önceden bilmek, salgın hastalıkların yayılmasını önlemek, ölüleri diriltmek ve insanları hiçbir dayanak kullanmadan havada tutmak vardır. İskenderiye’deyken Roma’da yanmakta olan bir tapınağı tasvir etti ve sonradan gelen haber bunun harfiyen doğru olduğunu gösterdi. Batacağını iddia ettiği gemiye binmeyi reddetmiş ve neticede gemi hakikaten batmıştır. Ayrıca akli dengesi bozuk kişileri de iyileştirdi. Apollonius bütün bunları tabii olaylar olarak görüyordu. Kendisinin eterden ateş yakma becerisinin olduğu da söylenir. Zamanının büyük bir bölümünü etrafındakilere bir şeyler öğretmek ve soruları cevaplandırmakla geçiriyordu. Görünüş olarak Yunanlı’dan  çok Hintli’ye benziyordu. İki portresi, bir büstü ve madalyaları mevcuttur. Bunlarda uzun saçlı ve uzun sakallı görünüyordu. Voltaire’in bile İsa’dan önde tuttuğu bu antik çağ inisiyesi, kimilerine göre İsa doğmamış olsaydı, devrin peygamberi olurdu.
   Kendisine verilen hediyeleri reddeden Apollonius’un nasıl geçindiği bilinmemektedir. Çoğu numaralanmış birçok mektup yazmıştır ve bunlardan bazıları halen mevcuttur. Bu mektuplarının yanısıra kitaplar da yazmıştır ama bunların sadece bazı parçaları elimizdedir. Bunlar arasında Adaklar Kitabı adlı bir tanesi vardır ki burada Apollonius Tanrılara hiçbir şeyin adanmamasını tavsiye ediyor ve en güzel adağın aklın kullanılması olduğunu belirtiyordu. Kendisinin felsefi vasiyetlerle, anılarla ve ayrıca Fisagor’un hayatıyla ilgili eserleri olduğu da söylenir.
   Apollonius’un hayatındaki çok önemli bir gelişme, bir Daphnean Apollo rahibinin, ilahi bir emirle üzerine diyagramlar işlenmiş birkaç ince metal levhayı kendisine getirmesiyle başlar. Bu levhalar, Fisagor’un yolculuğunda geçtiği çöller, nehirler ve dağların bir haritasıydı ve diğer semboller de filozofun Hindistan’a giderken izlediği yolu gösteriyordu. Apollonius aynı yolu izlemeye karar verdi ve bu yolculuğu boyunca kendisine gerekli olacak malzemeleri hazırladı.
   Babilonya’ya vardığında sıradışı hali ve davranışı kralı cezbetti ve kral ülkesinde uzun süre kalmasını Apollonius’a teklif etti. Nineve’de  sadık yoldaşı ve yol rehberi olan Suriye’li Damis ile karşılaştı. Hindistan ve Tibet’e yaptığı yolculuklarında uzun süre Damis ile birlikteydi. Apollonius ve Damis uzun ve ağır bir yolculuktan sonra İndus’u geçtiler ve Ganj Nehri yönünü izlediler. Ganj Vadisi’ndeki belli bir noktadan sonra kuzeye, Himalayalar’a  döndüler ve onsekiz gün boyunca dağ silsilelerini yürüyerek tırmandılar. Bu yolculuk onları Tibet ve Nepal’in kuzey bölgelerine götürmüş olmalıydı. Apollonius, yanındaki  haritaya göre Üstatlar’ın Mekanı’nın nerede olduğunu biliyordu. Hedeflerine vardıklarını düşündüğü anda sıradışı olaylar meydana gelmeye başladı. Geldikleri yolun arkalarından aniden kaybolduğu hissine kapıldılar. Bulundukları mekanın sabit bir varlığı yoktu, kendini sürekli değiştiriyordu. Apollonius ve Damis’i hayretler içinde bırakan bu sıradışı olayı şöyle açıklayabiliriz: Maddenin bir enerji olarak temelinde yatan esas belli nitelikteki bir bilgidir. Ruh enerjisinin, madde üzerindeki etkinliğinin sonucu olarak maddenin kökenindeki bilgi genişledikçe (madde tekamül ettikçe ) giderek belirgin bir biçimde zeka belirtileri gösterir. Bu durum, farklı enerji yoğunluklarına sahip bu iki enerji partikülünün arasındaki etkileşim hızının ve kalitesinin giderek daha da artmasını sağlar. Bir mekanın form değiştirmesi, o mekanı oluşturan belli bir titreşim derecesindeki madde topluluğunun, ruh enerjisiyle etkileşiminin meydana çıkardığı sonuç itibariyla en azından ( daha fazlası da olabilir ) halden hale dönüşebilecek kadar bir bilgi kapasitesine sahip, zeki bir madde topluluğu olduğunu gösterir ki bu tip mekanlara kısaca şuurlu mekanlar diyebiliriz. Bunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verebilirim; Çok güçlü akan bir nehrin karşı kıyısına geçmek istiyorsunuz fakat bunun için de bir vasıtanız yok. Nehrin hemen kenarında duran ağacın, bu isteğinize karşılık vererek form değiştirip bir köprüye dönüştüğünü, siz karşıya geçtikten sonra da tekrar ağaç formuna geri döndüğünü düşünün. İşte Apollonius ve Damis’in yaşadığı olaylar zincirini en dar manasıyla buna benzetebiliriz. Fakat içinde bulundukları mekanı oluşturan maddenin içerdiği bilgi kapasitesi ve buna bağlı olarak gösterdiği zeki tezahürler bakımından verdiğim örneğe kıyasen çok daha geniş bir etki alanını ( çok yönlü bir işleyiş ve maksadı ) oluşturuyor olması gerekir. Öyle ki kendi ifadelerine göre mekandaki tepeler, ormanlar ve ırmaklar bile yer değiştiriyordu. Bu olaydan biraz sonra Apollonius ve Damis’in önünde esmer derili bir çocuk belirir ve Apollonius’un konuştuğu Grekçe ile onlara sanki gelişlerini bekliyormuşçasına şöyle hitap eder: Refakatinizdekiler burada durmalı, ancak siz olduğunuz gibi gelmelisiniz çünkü Üstatlar bu emri veriyorlar. Üstatlar kelimesi, Apollonius’a Fisagor’u çağrıştırdığı için hammallarını ve eşyalarını memnuniyetle bırakıp, yanına yoldaşı Damis’i alarak devam eder. Apollonius, bu ülkenin en yüksek yöneticisine takdim edildiği zaman, elinde O’na verilmek üzere tuttuğu mektubun  tamamının O’nun tarafından bilindiğini görünce hayrete düşer. Hatta bu kişi, Apollonius’un geride kalan ailesini ve Kapadokya’dan beri yaptığı uzun seyahatinin  tüm detaylarını da biliyordu. Apollonius ve Damis bu Himalaya Ötesi ülkede birkaç ay kaldılar ve misafirlikleri sırasında enteresan olaylara şahit oldular. Örneğin, içinden parlak mavimsi ışık ışınlarının çıktığı kuyular gördüler. Bu olayı meydana getiren ışık taşları öylesine ışık yansıtıyordu ki gece gündüze dönüşüyordu. Damis’e göre de bu ülkenin insanları, güneşin gücünü kendilerine faydalı olacak şekilde kullanıyorlardı. Ayrıca kendilerini bir metreye kadar levite edebiliyorlar sonra havada kayıp gidebiliyorlardı. Apollonius, bir seremoni sırasında ellerindeki değnekleri yere vuran bilgelerin  havaya uçtuklarını gözlemledi. Bu ülkenin yöneticisi misafirleriyle birlikte sofraya oturduğu zaman hizmetlerini tamamen kendiliklerinden hareket eden, zeki madde varlıkları görüyordu. Evrende bu tip varlıklarla kıyas bile edilemeyecek düzeyde öyle enerji yoğunluğunda madde varlıkları mevcuttur ki bunların sahip olduğu bilgi kapasitesi, bazı seviyelerdeki ruh varlıklarının sahip olduğu bilgi kapasitesinden bile daha yüksek, tamamen şuurlu diyebileceğimiz türdendirler. Bu ülkenin insanlarının bilimsel ve zihinsel başarıları Apollonius’u öylesine etkilemişti ki kendisine  her şeyi bilen insanların ülkesine hoş geldiniz denildiği zaman sadece başını öne eğerek bunu alçakgönüllülükle  kabul etmişti. Damis, bu kişilerin dünya üzerinde ve aynı zamanda dünya üzerinde yaşamadıklarını söylemektedir. Bu sözkonusu ülkenin, dünya gezegeninin, bizim içinde bulunduğumuz oktavının dışındaki başka bir oktavında (maddesel titreşim bazında ) varolduğu anlamına gelmektedir ki  ezoterik kaynaklarda bu ülkenin Agarta olduğu söylenmektedir. Apollonius da bu ülkenin insanları için, dünyada oturan ama dünyaya ait olmayan, her yönden savunulan ama savunulacak hiçbir şeye ihtiyaç duymayan  ve bizim sahip olduğumuz şeylerden başka hiçbir şeye sahip olmayan adamlar gördüm dedikten sonra şunları da söylemiştir: Bu kişiler dünyanın tüm zenginliğine sahip ve ne var ki hiçbir şeye sahip değiller. Bu, orada özel mülkiyetin varolmadığını, herşeyin büyük bir bolluk içinde ortaklaşa paylaşıldığı anlamına gelmektedir. Ayrıca bu ülkenin insanları, Tüm Evren Canlıdır şeklinde kozmik bir felsefeyi benimsemişlerdir. Fizik evrenin canlı oluşu, onun mayasında varolan hayat enerjisinden dolayıdır. Maddenin, ister büyük ister küçük partiküllerine doğru hareket edin, bu prensip hiçbir zaman değişmemektedir. Fakat hayat enerjisini, ruh enerjisiyle karıştırmamak gerekir çünkü ruh enerjisi, fizik enerjinin mekan halinde ortaya çıkmasında rolü olan hayat ve zaman enerjilerine etki edip onları kullanabilen tek üstün enerjidir.  
   Veda zamanı geldiğinde Apollonius, bu ülkenin bilge insanlarına şöyle demiştir: Size kara yolu ile geldim fakat siz bana yalnızca deniz yolunu değil, sahip olduğunuz bilgelikle göğün yolunu da açmış bulunuyorsunuz. Tüm öğrendiklerimi Grekler’e götüreceğim.Tantalus Kadehi’ni eğer boşuna içmemişsem sizinle sanki şimdi buradaymış gibi konuşmaya devam edeceğim. Farklı oktavlara bağlı varlıklar arasında kurulan iletişimin en belli başlısı evrensel bir nitelikte olan Şuur Enerjisi’ni kullanmaktır. Çünkü farklı oktavlar arasında intikal ettirilen bilgi enerjileri taşıyıcı fonksiyon gören Şuur Enerjisi vasıtasıyla olmaktadır. İşte Apollonius, üstatlarıyla arasındaki bu şuur bazlı bilgi alışverişinin devam edeceğini söylüyor.
   Apollonius’a üstatları tarafından iki önemli görev verilmişti. Bunlardan ilki kendisine verilen tılsımlı taşları, gelecekte bilginin ve buna bağlı olarak da insanlığın gelişiminde önemli rol oynayacak bazı merkezlere gömmek, ikincisi ise, Roma despotizmini sarsarak kölelik üzerine kurulmuş rejimi yumuşatmaktı. Roma İmparatorluk döneminin talihli devri olan, Beş İyi İmparator’un önünü açmasından dolayı Apollonius’un misyonu başarıyla tamamlanmıştı. Bu imparatorlar Nerva, Trajan, Hadrian, Antoninus Pius ve Marcus Aurelius idi. Son ikisi büyük düşünür ve idealist kişilerdi. Özellikle Marcus Aurelius, hükümdarların filozof olmadıkları sürece asla altın çağın yaşanamayacağını ifade eden Eflatun’un haykırışlarına adeta cevap bir filozoftu.
   Apollonius, sosyal adalet üzerine kurulu güçlü bir ideali benimsemişti. Dünyanın herkesin ortak vatanı olduğunu söyler ve tüm insanlığın kardeşliğine inanırdı. O’na göre dünyanın tüm nimetleri eşit bir şekilde paylaşılmalıydı. Apollonius’un öğretisi, öncelikle düşüncenin sağlıklı olması gerektiğine ve beden sağlığının nasıl olsa bunun arkasından geleceğine dayanıyordu. Ayrıca ölümden korkulmaması gerektiğini de söylüyordu. Daima Ustalarımı hatırlar, seyahat ettiğim her yerde öğrendiklerimi öğretirim dediği Apollonius’un öğretisi, İsa Peygamber’in öğretisine çok benziyordu ve bu öğretiyi hayatı boyunca yaymaya çalıştı. Fakat bundan rahatsızlık duyan bazı çevrelerin baskısıyla tutuklandı. Tarihi kaynaklara göre birçok celse süren mahkemenin son gününde ilk Hristiyanlar’a yaptığı zulümle tanınan Roma İmparatoru Domitien’e şu ünlü sözünü söylemiştir: Senin gibi insanların yüzünden kentler ve insanlar mahvoldu. Bana gelince, bedenimi ele geçirebilirsin ama ruhumu asla… Hatta bedenimi de ele geçiremezsin dediği anda Apollonius’un yaşamını yazan Damis’e göre Apollonius’un bedenini bir bulut sardı ve bulut dağıldığında Apollonius’un mahkeme salonunda olmadığı görüldü. Daha sonra Efes’te görüldü. Burada verdiği bir söylev sırasında İmparator Domitien’in öldürülüşünü durugörü yeteneği ile algılamış, vurun despota vurun! diye bağırdıktan sonra şöyle demiştir: Athene adına, işte tam şimdi despot katledildi. Roma’dan yola çıkan posta kuryesi birkaç gün sonra Efes’e vardığında Roma’da İmparator Domitien’e yapılan bir suikast bildirisi getirdi. Gerçekten de Apollonius’un tarihsel söylevini yaptığı o sırada suikast olayı meydana gelmişti. Daha sonra bir daha hiçbir yerde izine rastlanmadı. Hiç kimse öldüğünü veya öldüyse de mezarının nerede olduğunu bilmiyordu. Bu dönemde seksen ile yüz yaşları arasındaydı.

Ali Karaca


KAYNAKLAR:

Berqier, Jacques, Başka Bir Evrene Geçiş, Çev: Enis Aköz, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1980.
Salt, Alparslan, Çobanlı, Cem, Dharma Ansiklopedi, 1. Baskı, Dharma Yayınları, İstanbul, 2001.
Agarta, B.A.M. Yayınevi, İstanbul, 1980.
Sirius Misyonu Tebliğleri.
Çümbüşel, Ali Cahit, Agarta ve Şambala Gizemli Yeraltı Ülkeleri, 1.Baskı, Onbir Yayınları, İstanbul, 2008.

Agarta İnisiyesi Apolionius

Agarta İnisiyesi Apolionius
Bilim Araştırma Grubu
Gizemli Ülke'de, yönetici Hiarchos ile Apollonius arasında şöyle bir konuşma geçer: «Apollonius oturduğunda, Hiarchas, 'Herşeyi bilen insanların arasına geldiğinize göre, bana istediğinizi sorun, dedi. Böylece, Apoltonıus onlara, onların da Yunanlılar gibi, kendini bilmenin zor olduğunu düşüneceklerini umarak, kendilerini bilip bilmediklerini sordu, Fakat, Hiarchas onun hatasını düzeltip de; Bizler, kendimizi biIerek [işe] başladığımız için, herşeyi biliriz. Hiçbirimiz, önce kendisini bilmeden, bizim felsefemize yaklaşmaz deyince, Apollonius şaşırmıştı ..... Apollonius, [Hiarchas'a] kendilerini ne zannettiklerini sorarak devam etti ve Hiarchas yanıtladı, 'Tanrı.' «Apollonius, 'Neden?' diye sordu .  'Çünki, bizler iyi insanlarız.

Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones,Baltimore, Maryland.
Penguin Books, 1970
Hıristiyan Kilisesi, Tyana'h Apollonius'u bir mıtolojik· varlık veya sonunda Şeytan'ın bir ajanı'na dönüştürmek için tüm gücüyle herşeyi yaptı. Apollonius'un  mucizeleri, aşağıdaki ifadelerinde, Justin Martyr'in zihnindeki şüpheden gördüğümüz gibi, Kilisenin ilk Babaları'nı rahatsız etmişti.
Justin Martyr şöyle söylüyordu:
«Nasıl oluyor da Apollonius'un tılsımları dalgaların hiddetini ve rüzgarların şiddetini ve vahşi hayvanların hücumunu engellemek gücüne sahip olabiliyor ve Rabbimiz'in mucizeleri sadece tradisyonlarda korunurken, Apollonius'un kiler, tüm izleyenleri saptıracak şekilde, böylesine çok ve hali hazırdaki gerçekler içinde gerçekten tezahür etmiş olabiliyor?»
Apollonius'un gerçekliğini, Tarihin şahadeti ispat eder .Roma tarihi, İmparator Caracalla'nın Apollonius'un hatırasına hürmeten bir türbe inşa ettirdiğini ve Alexander Severus'un ise kendi özel tapınapına  Apollonius'un bir heykelini koyduğunu söyler. Roma'daki  Capitoline Müzesi, halen Apollonius'un bir büstünü muhafaza etmektedir.
Roma imparatoru Septimus Severus'un ikinci esi İmparatoriçe Julia Dorma, Tyana'lı Apollonius'un yaşamına öyle bir ilgi göstermişti ki, İ. S. aşağı yukarı 200 yılında o'nun biyografisini  yazması için Flavius Philpstratus'u görevlendirmişti. Tyana'lı Apollonius"Hz. İsa’nın çağdaşı olmasına rağmen . Philostatus'un ödevi imparatoriçenin kendi emrine verdiği, Damis'in Güncesi; Moeragenes'in Kitapları ve Apollonius'un doksanyedi mektubundan ötürü, 4 İncili yazan 4 havarinin ödevinden daha az zor durumda değildi. Flavius Philostratus'un kitabının dökümantasyonu, görünüşte inanılmaz şeyleri tasvir etmesine rağmen gene de değerlidir .
Tyana'lı Apollonius’da, şimdiki Türkiye'de bulunan ve o zamanlar Kapadokya denilen ülkenin' Tyana' isimli kentinde, tıpkı Hz. İsa gibi, İsa'nın doğduğu yıl olarak kabul edilen İ.S.4. yılda doğmuştu. Uzun boylu, yakışıkIı ve çok zeki idi .14  yaşında iken, okul hocaları kendisinden daha fazla birşey  bilmedikleri  için artık ona öğretmenliği bıraktılar. 16 yaşında kendi W. Aesculapius tapınağına adadı ve Fisagoryen rahip oldu. Bu zahit yaşam tarzı, çok geçmeden onun şifacılık ve durugörü melekelerini şaşırtıcı derecede geliştirdi.
Apollonius, aynı zamanda, sosyal adalet üzerine güçlü bir ideali benimsedi ve fakirleri sömürenlere hucum etmeye başladı .. Philostratus, fakir halk için çok pahalı hale gelen tahıl üzerine yapılan spekülasuyon ile ilgili bir olaydan bahseder.
Hayretler içerisinde kalan genç  Apollonius’un Mısır tüccarlarına şöyle hitap etmişti: «Toprak hepimizin anasıdır, çünkü adildir. Fakat siz, adil olmadığınız için toprak sadece kendi annenizmiş gibi hareket ettiniz.
Nadim olmadığınız takdirde onun üzerinde kalmanıza izin vermeyecegim» Apollonius'ın tehdidi arzu edilen sonucu yaratmış ve vicdansız spekülatörleri durdurmuştu, Bu genç Neo Fisagoryen rahibin yaşamında önemli bir olay, bir Daphnean Apollo rahibinin, tanrıların emri ile, üzerinde diyagramlar işlenmiş birkaç ince metal levhayı kendisine getirmesi ile vuku buldu; Bu, Fisagor yolculuğunda  fil figürleriyle  geçtiği çöller, nehirler ve dağların bir haritasıydı ve diğer semboller Filozofun Hindistan'a giderken izlediği yolu gösteriyordu. Apollonius aynı yolu, izlemeye  karar verdi ve bu yolcuğu boyunca gerekli yardımcı vasıtaların hazırlığını yaptı·'
Babilonya'ya vardığında, alışışmamış davranışı, Kralı cezbetti ve Kral, ülkesinde uzun süre kalması için Apollonius'u davet etti. Nineve'de Apollonius, sadık yoldaşı, gözbebeği ve yol rehberi olan Suriyeli Damis ile karşılaştı. Halen mevcut olan öykülerinde görüldüğü gibi, Hindistan ve Tibet'teki yolculuklarında uzun süre Damis ile birlikte idi. Apollonius ve Damis, uzun ve ağır bir yolculuk sonra Indus'u geçtiler ve Ganj Nehri yönünü izlediler. Ganj Vadisi'ndeki herhangi bir noktada Kuzeye, Himayalar'a döndüler ve 18 günde dağ silsilelerini yürüyerek tırmandılar. Bu seyahat onları, Tibet veya Nepal’in kuzeylerine götürmüş  olmalıydı. "Apollonius, bir Plana (haritaya) sahipti ve
Üstadlar'ın Mekanı’nı tamamen biliyordu. Hedeflerine vardıklarına kanaat getirdikleri zaman acı şeyler vuku bulmaya başladı… Geldikleri yolun, arkalarından aniden kaybolduğunun acaip hissine kapıldılar. Öyle bir yerdeydiler ki,kendini İllüzyonIarla saklayan bir bölgeydi; pozisyon ve hareketini değiştiriyor ve yolcuların yer üzerinde bir işaret saptamalarına imkan vermiyordu. Benzer olaylar,yüzyıllar sonra,' «tanrıların unutulmuş arazisi»'ni geçerken yerli rehberleri tarafından terk edilmis birçok kasif tarafından da rapor edilmiştir. Bunlar, Philostratus'un rapor ettiği acaip olayların bir doğrulamasıdır.
Ansızın Apollonius ve Damis’in önünde esmer derili bir çocuk belirir ve Apollonius'un Grekçesi ile onlara, sanki gelişini bekliyormuş gibi hitap eder: «Refakatinizdekiler burada durmalı, ancak siz olduğunuz sekilde gelmelisiniz. Çünkü, Üstadlar'ın kendileri bu emri veriyorlar.»
'Üstadlar'kelimesi, Tyana'Iı Apollonius'un kulakIarında Pisagor'u çagrıştırdıgı için, hamalları ile eşyalarını memnuniyetle bırakarak yanına  sadece yoldaşı Damis i aldı. Apollonius, Iarehas veya Hiarchas (Kutsal Hükümdar) isimli ve bilge insanların en 'yüksek yöneticisi olan' Kral'a takdim edildiğinde, elinde vermek üzre olduğu mektubun kapsadıklarının" o'nun tarafından tamamen bilindiğini gördüğü zaman oldukça şaşırdı. Öyle' ki Kral, o'nun geride kalan ailesini ve Kapadokya'dan uzun seyahatinin tüm olaylarını da biliyordu.
Apollonius, bu Trans Himalaya ülkesinde birkaç ay . kaldı e : Apollonius ve Damis, misafirlikleri sırasında, içinden parlak mavimsi ışık ışınlarının çıktığı kuyular gibi inanılmaz şeylere tanık oldular.' «Pantarbe’’ veya ışık tasları öylesine ışık yansıtıyordu ki, gece gündüze dönüyordu. Benzer mucizevi lambalar 19. Yüzyılda Father Huc tarafından da görüldüydü. "Damis'e göre, bu şehrin ahalisi, güneşin gücünü faydalı hale getirebiliyordu. Bilge insanlar, kendilerini 1m 'ye kadar yerden levite edebiliyorlar ve havada kayıp gidiyorlardı.Apollonlus, bir seremoni sırasında, elearindeki değneklerle yere vuran bilgelerin havada uçtuklarını gözlemledi. Benzer olay, 20. yüzyılda bilgili David-Neel tarafından Tibet'ten rapor edilmişti, böylece Philostratus'un öyküsü onaylanıyordu. Bu kayıp şehrin yerlilerinin bilimsel ve zihinsel başarıları, Apollonius'u öylesine etkilemişti ki, Kral Hiarchas, «Herşeyi bilen insanların ülkesine geldiniz.» dediği zaman sadece başını eğerek bunu kabul etmişti.
Damis, kendilerinin bu Himalayalı ev sahiplerinin «dünya üzerinde ve aynı zamanda da dünya üzerinde yaşamadıklarını» söylemektedir. Bu gizemli cümlenın anlamı, o bilgelerin, spiritüel ve fiziksel her iki dünya'da aynı anda yaşamaya" muktedir olduklarımıydı veya onlar, uzak planetlerle haberleşme vasıtalarına mı sahipti ?Buraya değin anlatılanlardan görüldüğü kadarıyla komünal olduğu anlaşılan sosyal sistemlerini Apollonius şöyle tanımlamaktadır: «Dünyanın tüm zen­ginliklerine malik ne var ki hiçbir şeye sahip değiller.» Bu ülkenin insanlarının ideolojilerine göre, Kral, HiarchaS, «Tüm Evren Canlıdır» şeklinde bir kozmik felsefe savunmaktaydı.
Veda zamanı geldiğinde, Apollonius, dağarın bilge İnsanlarına şöyle söyledi: «Size kara yolu ile geldim ve siz bana yalnızca deniz yolunu değil, fakat bilgeliğinizle gôğün yolunu da açmış bulunuyorsunuz.. Bu şeylerin hepsini Grekler'e gôtüreceğim, Tantalus Kadehi'ni eğer boşuna içmemişsem, sanki şimdi buradaymışım gibi sizinle konusmaya devam edeceğim» Bu açık ifade,telepatik haberleşme yöntemini belirtmiyor mu?
Apollonius, buradaki 'Spiritüel Üstadları'ndan iki misyon aldı. Birincisi, geleceğin önemli tarihsel yerlerine,belirli miknatıslar veya tilsımlar gömecekti.Onlar, Acaba Shambhala Kulesindeki mucizevi Chintamani taşı,nın parçaları mıydı?İkincisi, Apollonius, Roma despotizm’ini sarsacak ve kölelik üzerine kurulu bir rejimi yumuşatacaktı.
Apollonius ve Damis, yavaşça, uzun batı yolculukları için Hindistan'ın düzlüklerine indiler. Sonuç olarak Smyrna'ya (İzmir ) ulaştılar ki Hiarchas'a göreApollonius, Palame des son enkarnasyonunun heykelini bulacaktı. Damis Dam Bilge kralın tam işaret ettiği bölgede bulunan heykelin örtüsünü kaldırmakta Apollonius'un hiçbir endişe göster mediğine şahadet etmektedir.
Apollonius İtalya'ya ulaştığında, otoriteler arasından soruşturmaya tabi tutuldu. «Neron hakkında ne düşünüyorsun?) sorusunu Apollonius şöyle yanıtladı: «Onun şarkı söylemesini asilce bir davranış olarak düşünebilirsiniz, fakat ben onun susmasının kendisi asilce bir davranış olacağını sanıyorum.»
Roma hükümetinin filozofları tasfiye ettiği bir zamanda bunun gibi birşey söylemek tehlikeli
Bir kılkırtılmanın yaratıImasıydı. Çok geçmeden Apollonius, şaşırtıcı bir olayın Vuku bulmasıyla,  kendini Roma Mahkemesi ile yüzyüze buldu. Savcı, Apollonius'a yüklenen suçlarla dolu tomarı açtığı zaman,harfler ve kelimeler, gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olmaya başladılar. İddiaların yerine sadece bir boş tomar kalmıştı ve Mahkeme Apollonius'u serbest bırarakarak gitmesi
için zorlamıştı. Öte yandan, İmparator Vespasian döneminde hikmeti öylesine ödüllendirilmişti ki, Roma İmparatorluğu'na danışman olarak atanmıştı. Vespasian’ın oğlu Titus tahta çıktığı zaman,Apollonius hükümette ılımlı danışmandı. Yeni imparator ekleyerek şöyle der; Kendim ve ülkem adına, size tesekkürlerimi sunarım ve onlar unutulmayacaktır.»· .
Kendisini şeref misafiri olarak davet eden Olimpiyat yurtları organizatörlerine mektubunda, Apollonius Misyonunun amacını açıklar: Olimpiyat oyunlarında hazır  bulunmam için beni davet ediyorsunuz ve bu nedenle bana elçiler gönderdiniz. Eğer ahlaki mücadelenin daha büyük arenasını terketmemi gerektirmeseydi, fiziki rekabetlerinizin birşeyircisi olmak üzere gelirdim.
İmparator Tius sadece 2. yıl hüküm sürdü ve halefi ise;. Apollonius'u dinlemeyecek kadar zalim ve gururlu kardeşi Domitian dı . Apollonius'un Doğulu görünümü, sakalı ve uzun saçları,Domitian'ın öfkesini uyandırdı. Apollonius 85 yaşındaydı ve kutsiyete saygısızlık ve fesat ile yani Roma'ya karşı faaliyetlerle suçlanmaktaydı. Uzun boylu ve heybetli Apollonius, çocukluğunu bildiği Domitian'a, küçümseyen ve tepeden bir bakışla baktı. Patrisyenler (Soylular), Neron'un günlerindeki yargılınımı sırasında vuku bulan inanılmaz seyleri hatırlayip telaşa düştüler. Domitian ve mahkeme(Tribunal),
Apollonius'un sonuçta suçu kabul etmesi şartı ile, bilgeye yöneltilen suçlamaların bazılarını geri almakla olayı ört bas etmek gibi beceriksizce bir girişim ve teklif te bulundular, İmparatorun  karşısında durup, pelerinini bedenine sararak şöyle söyledi. «Bedenimi hapsedebilirsiniz, fakat ruhumu asla ve hatta bedenime dahi dokunamayacaksınız .. :» Daha sonra, halk localarında oturan binlerce Romalı yurttaşın önünde mahkemenin ışık tufanı içinde gözden kayboldu .
İ.S. 96 yılında, ve 100 yaşında iken kısa bir süre için durduğu Efes'teki bir söylev sırasında, toprağa korkunç bir bakış atfetti, üç adım ilerledi ve bağırdı: «Vurun despota, vurun» Bu açık hava söylevine katılan ahalinin çoğu gibi, tüm Efes kasabası sarsıldı ve şaşırdı.
Daha sonra Apollonius hayretle şöyle söyledi: ‘’Athene adına, işte tam şimdi despot katledildi.’’ (Despot Domi tian). O devirde, Roma'dan yola çıkan posta ve haberler birkaç günde buralara enşirdi. Posta kuryesi oraya vardığında, Roma'da imparator Domitian'a yapılan bir suikast bildirisi getirdi. Dahası, Apollonius'un tarihsel söylevini vermekte olduğu tam o anda suikast olayı vuku bulmuştu.
Apollonius'un ölümü ve gömüldüğü yer, tarihte kaydedilmemistir, yüz yıla ulaştığı bilinen yaşamını daha fazla sürdürebilir miydi?
Himalaya ötesinde, üstadların mekanına geri dönmüş müydü?
Roma'nın İmparatorluk döneminin talihli devri olan, Beş İyi İmparator'un çağını açmasından ötürü Apollonius'un misyonu başarıyla tamamlanmıştı. Bu imparatorların isimleri: Nerva,Trajan, Hadrian, Antoninus Pıus ve Marcus Aurelius idi. Son ikisi büyük idalist ve düşünür idiler. Gerçekte Maicus Aurelius, Kralların filozof olmadıklarında insanların Altın Çağ'ı asla göremeyeceklerine inanan Eflatun'un duasına bir cevap ve bir filozoftu.
Apollonius'un, Roma'nın Beş İyi İmparatoru'nun gelişinin zeminini hazırlamasında görüldüğü gibi, Majlar'ın,  insanlık için hiçbir  şey yapmadıkları şeklindeki genel iddia yanlıştır. Belki üzücü olan şu ki,beşer ilişkilerinde Kalbin Öğretisi'ni ortaya koymaya çalışan rehberlerinin teşebbüslerine, insanlık, daima karşı koymaktadır.
( Agarta, Agarta Yer Altı Uygarlığı, Agarta Mahatmalar Misyonu - Bilim Araştırma Merkezi )

APOLLONİUS = A+PAUL+NO+jESUs ???

Apollonius, İsa ve Pavlus:
İnsanmı yoksa Mitolojik efsanemi?

Acharya S / DM Murdock tarafından

Yüzyıllar boyunca, birkaç kişi Tyana antik adaçayı Apollonius ve Hıristiyan kurtarıcı İsa Mesih'in yaşamı arasındaki benzerliği fark etmiş değil, bir karşılaştırma en önemlisi dördüncü yüzyılda "çok önemli bir Roma resmi" Sossianus Hierocles tarafından ortaya çıkarılmıştır . Apollonius ikinci iddia önceki birkaç on ölürken eski sözde, yaklaşık 100 yaşında olduğu yaşadı, ancak tam olarak İsa'nın gelişi sırasında, birinci yüzyılda yaşadığı söyleniyordu.
Bu Apollonius heykelleri yüzlerce Akdeniz çevresinde yaygın bir "ilahi adamı" olarak ününü ile, Hıristiyan döneminin ilk yüzyıllarda inşa iddia edildi. Olarak imparatoriçe Julia Domna tarafından yaptırılan Philostratus, 210 etrafında oluşturulan bir biyografi dan esas bize sağlanan 

Apollonius hayatında sayısız olaylar, acayip Mesih'in bu paralel. Bu Philostratus en ne varsa belirlemek zordur Apollonius Yaşam azından Apollonius 'un varlığının teyidi olması gibi görünse de, geçmişi oluşturmaktadır. Erken dönemlerde Hıristiyanlar başlayan suçlama artığını ancak Aslında, onun hayatı ve İsa'nın bu arasındaki garip tesadüflerden, o, İsa Mesih'in Tyana Apollonius üzerinde büyük ölçüde dayalı bir kurgusal karakter değil birkaç kişi tarafından ileri sürülmüştür ters yönde intihal.
Bu olası gelişme yanında İsa gibi, garip çağdaş tarihin hiçbir yer bulur, Apollonius ve havari Pavlus, hayatları arasındaki çarpıcı ilişki iddialarına rağmen, vardır onun bir kalabalık ve iyi belgelenmiş bir parçası oldukça bir gürültü yapılmış olması dünya. İsa ve Paul hem hikayeleri Apollonius bu imal parçası olduklarını görünür. Tersi, bu yazarın okudu görüşüne rağmen, aynı zamanda pek mümkündür. Ayrıca Apollonius ve İsa hem yaptım ve onlar yapmış bildirilen her şeyi söyledi ve biz olmadan diğerini kabul etme sahtekâr olacak bu durumda, dedi tarihi şahsiyetler olduğunu olabilir, hem de temsil "Allah'ın yeryüzünde."
Aşağıdaki tabloda, özellikle de çeşitli kaynaklarda kaydedilen üç adam, hayatında germane olaylar ve özellikleri özetliyor Apollonius Yaşam ve İncil. Bu İncil'de "Tyana Apollonius," ne Apollonius biyografisi Mesih, Paul, Hıristiyan ya da Hıristiyanlık söz etmez kabul etmemesi gibi dikkat edilmelidir. (Burada olaylar kronolojik olarak zorunlu değildir; ne listesi tamamlandığında bu önemli konuyu bir daha dolgun işlem bütün hacmi gerektirir..)
                                                     Nerden geldiyse aklıma
                                                 A+PAUL=PAUL DEĞİL/OLMAYAN
                                                 NO+JESUS=İSA DEĞİL/OLMAYAN
                                       APOLLONİUS= PAUL VE İSA DEĞİL APOLLONYUS
                                  APOLLONİUS=a+PAUL+no+jESUs ???       APAULunİS(a)
                                                     aşağıdaki paralellikler tesadüf olabilir mi?
Apollonius Tyana Apollonius
İsa 
 Hazreti 
İsa
Paul
  Havari 
Pavlus
Tarihi İ.Ö. 4 Tarihi İ.Ö. 4 C doğdu. 2 CE?
Doğum mucizevi doğaüstü bir varlık tarafından açıklandı Doğum mucizevi doğaüstü bir varlık tarafından açıklandı
Bir tanrının ve ölümlü bir kadının oğlu oldu Bir tanrının ve bir ölümlü kadının oğlu oldu.
Tarsusdan filizlendi Tarsusdan filizlendi
ufacık bir çocukken dindardı ufacık bir çocukken dindardı ufacık bir çocukken dindardı
Aramicenin anadili olduğu iddiası Aramicenin anadili olduğu iddiası İbranice konuştuğu iddiası
filozoflar ve sihirbazlarla ilişkili filozoflar ve sihirbazlarla ilişkili
Damis isimli bir havarisi vardı. Thomas adında bir havarisi vardı; çapraz adında Demas bir soyguncu mübarek  Bir mürit Anadolu'dan Demas adlandırılmış olsaydı
Titus adlı bir bağlısı oldu Titus adlı birbağlısı oldu
Demetrius ile bir bağlantı Demetrius ile bir bağlantı
Stephanus ile bir bağlantı Stephanus ile bir bağlantı
Plato etkilenerek Yansıyan Platonculuk Philo / Plato etkilenerek
Servet Vazgeçtiği Fesholmuştur servet Embraced yoksulluk
Takip yoksunluk ve sofuluk Takip yoksunluk ve sofuluk Takip yoksunluk ve sofuluk
Uzun saç ve elbiseler giyerdi Uzun saç ve elbiseler giyerdi Uzun saç ve elbiseler giyerdi
Babil krallığı için Tartışılan haremağaları Cennet krallığı için Tartışılan haremağaları
Bekar ve çocuksuz oldu Bekar ve çocuksuz oldu Bekar ve çocuksuz oldu
Oldu yağlanmış Oldu yağlanmış
Kudüs'e gitti Kudüs'e gitti Kudüs'e gitti
Antakya'da çok zaman geçirdi Antakya'da çok zaman geçirdi
Akdeniz çevresinde yapılan misyonerlik yolculuklarda Akdeniz çevresinde yapılan misyonerlik yolculuklarda
Üç yıl Doğu'ya gitti, nerede o bilgeler tarafından öğretildi Üç yıl Doğu'ya gitti, nerede İsa tarafından öğretildi
Maneviyat takipçileri talimat Alıntı mektupları Maneviyat takipçileri talimat Alıntı mektupları
Metaforlarla Spoke Benzetmelerle konuştu
Efes'te Savaşan vahşi hayvanlar Efes'te Savaşan "vahşi hayvanlar"
Testere ve geleceği tahmin Testere ve geleceği tahmin
Yapılan mucizeler Yapılan mucizeler Yapılan mucizeler
Hasta iyileşmiş Hasta iyileşmiş Hasta iyileşmiş
Kötü ruhları dışarı Dökme Cinleri Drove Cinleri Cast
Ölü bir Roma yetkilisinin kızı Yükseltilmiş Ölü bir Yahudi yetkilisinin kızı Yükseltilmiş
Ünlü uzak ve geniş Ünlü uzak ve geniş Peki Akdeniz çevresindeki Hıristiyan cemaatleri bilinen
Dini reformcu Dini reformcu Dini reformcu
Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu
Bir "yasagetirici" olarak konuştu Bir "yasagetirici" olarak konuştu
Corinth bir dini topluluk Kuruluş Corinth bir dini topluluk Kuruluş
"Barbarlar" ile Yunan kültürünü getirmek için bir misyonu oldu "Milletler" Yahudi kültürü getirmek için bir misyonu oldu
Kendini dönüştürüldü "rafine edilmemiş" insanlar Kendini dönüştürüldü "kaydedilmemiş" insanlar
Gökten bir "kurtarıcı" olduğuna inanılmaktadır Gökten bir "kurtarıcı" olduğuna inanılmaktadır
Bir tanrı olarak tapılacak Bir tanrı olarak tapılacak Bir tanrı için Mistaken
Bir büyücü olmakla suçlanan Bir büyücü olmakla suçlanan
Hayatı tehdit etmişti Hayatı tehdit etmişti Hayatı tehdit etmişti
Kimin doğruluk o meydan bir kral, daha önce Getirdi Kimin doğruluk o meydan bir kral, daha önce Getirdi
Bir çocuk öldürmekle suçlanmıştı Bir çocuk öldürmekle suçlanmıştı (Thomas Bebeklik İncili)
Roma İmparatoru tarafından Condemned Romalı yetkililer tarafından Condemned Roma İmparatoru tarafından Condemned
Roma'da Tutuklu Kudüs Tutuklu Kudüs ve Roma'da Hapsedildi
Mucizevi kaçan cezaevi Mucizevi kaçan cezaevi
Shipwrecked oldu Shipwrecked oldu
Yeraltına indi Yeraltına indi
Cennete kabul edildi Cennete yükseldiğine
Parlak bir ışık gibi kötüleyicisi ölümünden sonra ortaya çıktı Parlak bir ışık gibi kötüleyicisi ölümünden sonra ortaya çıktı
Aynı anda iki yerde olmak Dedi Aynı anda birçok yerde olduğu söyleniyor
Onun görüntü tapınaklarda saygı vardı Onun görüntü kiliselerde saygı vardı
Görüldüğü gibi, her üç erkek hayatını arasındaki karşılık birçok önemli ayrıntı vardır. Bazı açılardan, elbette, godmen biri veya benzeri Apollonius bunları okumuş ya da öğrenmiş olmadan "her dilde" konuşmak ve anlamak mümkün olma konusunda iddia ettiği gibi kendi kapasiteleri, üstün oldu.
Ilginç bir gelişme olarak, Apollonius ve Paul yolculuklar birbirlerinin ters genellikle olsa, çok benzer bir yol aldı. Aslında, Paul ve Apollonius tam olarak aynı zamanda Efes'te ve Roma hem de olduğu hesaplanmıştır. Bu yerlerde dini cemaatlere vaaz iki tür benzer ve güçlü erkekler, birbirlerine bilinmeyen olsaydı çok garip olurdu. Elbette, sürece, onlar vardı birbirlerine. Garibi, Elçilerin İşleri kitabında Paul ile Efes'te bir "Apollos", bir kısaltma olan "Apollos" adı bahseder "Apollonius." Her halükarda, çeşitli kardeşlik ve gizem okulu siteleri, Apollonius ve Paul hem aldığı yolu kapsayan aynı zamanda daha az ya da Orpheus, sıfat olmuştur söylenen Dionysos dini, mitolojik bir proselytizer olduğu saptandı  IES önce, yüzyıllar Hıristiyanlık döneminde. Birçok diğerleri kuşkusuz ayrıca yüzyılları aşan bu Hıristiyanlık öncesi kutsal sitelerin ve gizem okullarında bu hac yapılmış.
Paul Journeys

Apollonius 'un Journeys
 
Sadece Paul ve Apollonius çok benzer olan yolculuklarda, isimleri de vardır. Paul Yunanca "Paulos" iken, Thayer Lexicon "Apollos", bazı eski otoritelere göre, sözleşmeli olduğunu bildiren "Apollonios." İlginçtir, "Apollos" şekilde Korintliler Pavlus'un 1. Mektubunda beş yerlerde, bahsedilen - Paul isimleri ile juxtapositioned, "Cephas" ve Mesih; Paul ve Mesih; veya Paul yalnız - büyük önem atfetmek gibi Onu. Daha da adı Apollonius bu daralmanın, Apollos bulundu, Yeni Ahit'in Kodeksi Bezae yılında uncontracted olduğu ileri sürülmüştür.
Ayrıca, adı "Apollonius," o evinced olmuştur ", Pol" olarak da eski çağlarda kısaltılmış oldu ama bu yazar iddia onaylamak mümkün olmamıştır. Bu daha İbranilere Mektup'ta da yazarı "Paulos" ama "Apollos," İbraniler "İbranilere Yunan" ve Apollonius yazılı olduğu gerçeğini göz önünde ilginç bir iddia olmadığını ileri sürülmüştür bir yerli olduğu söyleniyordu Aramice'nin İbranilere dil hoparlör. İşin garibi, İbraniler Marcion tarafından derlenen ilk Yeni Ahit'te eksik üç mektupları biriydi. Dahası, ortaya çeşitli "Pauline" yazıları vardır sonra Apollonius hala hayatta olduğu söyleniyordu dönemde, Paul sözde ölüm.
Yüzyılda devam Philostratus tarafından sunulan Apollonius hikayesi de ibadet noktasına Apollonius hayran aristokrasi ile yazar, yani ikinci yüzyılda, gospel masal bariz olarak kabul edilmesi gerektiğini daha fazla veya daha az ayrıntılı olarak biliniyordu varsa Yarışmada girişimi. Bu senaryoda, inandım ateşli Tevhide kendi gasp Godman aracılığıyla Capadoccian adaçayı ve geçmek üzere ayarlayabilirsiniz dini hegemonya elde etmek için kendi kaderi olduğunu, kendilerini insanlığın ruhani liderleri kanıtlamak.
Kaynaklar :
Philostratus, Apollonius Yaşam , Conybeare İncil , RSV ve diğerleri Bernard, Dr Raymond, Apollonius Nazarene , Sağlık Araştırma "Tyana Apollonius," www.livius.org/ap-ark/apollonius/apollonius01.html Waite, Charles, Yılın iki yüz kadar Hıristiyan Din Tarihi Smith, William, "Apollonius Tyanaeus," Yunan ve Roma Biyografisi ve Mitoloji bir sözlük , www.apollonius.net / tyanaeus.html


Apollonius, Jesus and Paul:
Men or Myths?

by Acharya S/D.M. Murdock

Over the centuries, not a few people have noticed a resemblance between the lives of the ancient sage Apollonius of Tyana and the Christian savior Jesus Christ, a comparison most notably brought to light by the "very important Roman official" Sossianus Hierocles in the fourth century. Apollonius was said to have lived in the first century, precisely at the time of Jesus's advent, although the former supposedly lived to be around 100 years old, while the latter allegedly died several decades earlier.
It is claimed that hundreds of statues of Apollonius were erected during the first centuries of the Christian era, with his fame as a "divine man" widespread around the Mediterranean. Numerous events in Apollonius's life, as provided to us principally from a biography created around 210 by Philostratus, commissioned by the empress Julia Domna, peculiarly parallel those of Christ. It is difficult to determine what, if any, of Philostratus's Life of Apollonius constitutes history, although there appears to be confirmation at least of Apollonius's existence. In fact, from the odd coincidences between his life and that of Jesus, it has been suggested by not a few people that Jesus Christ is a fictional character based in large part on Apollonius of Tyana, although Christians beginning in early times cast the accusation of plagiarism in the opposite direction.
In addition to this possible development are striking correlations between the lives of Apollonius and the apostle Paul, who, like Jesus, strangely finds no place in contemporary history, despite claims to his having made quite a ruckus in a populated and well documented part of the world. It appears that the stories of both Jesus and Paul were in part fabricated from that of Apollonius. The opposite is also possible, although, in this author's studied opinion, unlikely. It also may be that both Apollonius and Jesus were historical figures who did and said everything they are reported to have done and said, in which case we would be dishonest in accepting one without the other, both representing "God on Earth."
The following table outlines germane events and characteristics in the lives of the three men, as recorded in various sources, particularly the Life of Apollonius and the Bible. It should be noted that just as the Bible does not acknowledge "Apollonius of Tyana," nor does Apollonius's biography mention Christ, Paul, Christians or Christianity. (The events herein are not necessarily in chronological order; nor is the list complete. A fuller treatment of this important subject would require an entire volume.)
Apollonius Apollonius of Tyana
Jesus Jesus 
Christ
Paul Apostle 
Paul
Born 4 BCE Born 4 BCE Born c. 2 CE?
Birth miraculously announced by a supernatural being Birth miraculously announced by a supernatural being
Was the son of a god and a mortal woman Was the son of a god and a mortal woman.
Raised in Tarsus Raised in Tarsus
Religiously precocious as a child Religiously precocious as a child Religiously precocious as a child
Asserted to be a native speaker of Aramaic Asserted to be a native speaker of Aramaic Claimed to be a speaker of Hebrew
Associated with wise men or magi Associated with wise men or magi
Had a disciple named Damis from Asia Minor Had a disciple named Thomas; blessed a robber on the cross named Demas  Had a disciple named Demas from Asia Minor
Had an associate named Titus Had an associate named Titus
Associated with a Demetrius Associated with a Demetrius
Associated with a Stephanus Associated with a Stephanus
Influenced by Plato Reflected Platonism Influenced by Philo/Plato
Renounced wealth Denounced wealth Embraced poverty
Followed abstinence and asceticism Followed abstinence and asceticism Followed abstinence and asceticism
Wore long hair and robes Wore long hair and robes Wore long hair and robes
Discussed eunuchs for the kingdom of Babylon Discussed eunuchs for the kingdom of heaven
Was unmarried and childless Was unmarried and childless Was unmarried and childless
Was anointed with oil Was anointed with oil
Went to Jerusalem Went to Jerusalem Went to Jerusalem
Spent much time at Antioch Spent much time at Antioch
Made missionary journeys around Mediterranean Made missionary journeys around Mediterranean
Traveled to the East for three years, where he was taught by sages Traveled to the East for three years, where he was taught by Jesus
Wrote epistles instructing followers in spirituality Wrote epistles instructing followers in spirituality
Spoke in metaphors Spoke in parables
Fought wild beasts at Ephesus Fought "wild beasts" at Ephesus
Saw and predicted the future Saw and predicted the future
Performed miracles Performed miracles Performed miracles
Healed the sick Healed the sick Healed the sick
Cast out evil spirits Drove out demons Cast out demons
Raised the daughter of a Roman official from the dead Raised the daughter of a Jewish official from the dead
Famed far and wide Famed far and wide Well known in Christian communities around the Mediterranean
Religious reformer Religious reformer Religious reformer
Spoke authoritatively to temple priests Spoke authoritatively to temple priests Spoke authoritatively to temple priests
Spoke as a "law-giver" Spoke as a "law-giver"
Founded a religious community at Corinth Founded a religious community at Corinth
Was on a mission to bring Greek culture to the "barbarians" Was on a mission to bring Jewish culture to the "nations"
Converted "unrefined" people to himself Converted "unsaved" people to himself
Believed to be a "savior" from heaven Believed to be a "savior" from heaven
Worshipped as a god Worshipped as a god Mistaken for a god
Accused of being a magician Accused of being a magician
Had his life threatened Had his life threatened Had his life threatened
Brought before a king, whose righteousness he challenged Brought before a king, whose righteousness he challenged
Was accused of killing a boy Was accused of killing a boy (Infancy Gospel of Thomas)
Condemned by Roman emperor Condemned by Roman authorities Condemned by Roman emperor
Imprisoned at Rome Imprisoned at Jerusalem Imprisoned at Jerusalem and Rome
Miraculously escaped prison Miraculously escaped prison
Was shipwrecked Was shipwrecked
Descended into the underworld Descended into the underworld
Was assumed into heaven Ascended into heaven
Appeared posthumously to a detractor as a brilliant light Appeared posthumously to a detractor as a brilliant light
Said to be in two places at once Said to be in many places at once
Had his image revered in temples Had his image revered in churches
As can be seen, there are many important details that correspond between the lives of all three men. In some ways, of course, one or the other of the godmen was superior in his capacities, such as the claim about Apollonius being able to speak and understand "all languages" without having studied or learned them.
In an interesting development, Apollonius and Paul's journeys took a very similar route, though generally in reverse of each other. In fact, it has been calculated that Paul and Apollonius were at both Ephesus and Rome at precisely the same time. It would be very odd if two such similar and powerful men, preaching to religious communities in these places, were unknown to each other. Unless, of course, they were each other. Oddly enough, the book of Acts mentions an "Apollos" at Ephesus with Paul, the name "Apollos" being an abbreviation of "Apollonius." In any event, encompassing various brotherhood and mystery school sites, the route taken by both Apollonius and Paul was also more or less that of Orpheus, a mythical proselytizer of the religion of Dionysus, whose epithet was said to have been IES, centuries before the Christian era. Many others doubtlessly also made this pilgrimage to these pre-Christian sacred sites and mystery schools over the centuries.
Paul's Journeys
Paul's Journeys
Apollonius's Journeys
Apollonius's Journeys
Not only are the journeys of Paul and Apollonius very similar, their names are as well. While Paul is "Paulos" in Greek, Thayer's Lexicon states that "Apollos" is, according to some ancient authorities, contracted from "Apollonios." Interestingly, "Apollos" is mentioned in five places in Paul's 1st Epistle to the Corinthians, in such a way - juxtapositioned with the names of Paul, "Cephas" and Christ; Paul and Christ; or Paul alone - as to attribute great significance to him. It has further been asserted that this contraction of the name Apollonius, Apollos, was found uncontracted in the Codex Bezae of the New Testament.
Moreover, the name "Apollonius," it has been evinced, was also abbreviated in ancient times as "Pol," but this writer has not been able to confirm that claim. It has further been asserted that the author of the Epistle to the Hebrews was not "Paulos" but "Apollos," an interesting claim in consideration of the fact that Hebrews is written in "Hebraistic Greek" and that Apollonius was said to be a native speaker of the Hebraistic language of Aramaic. Oddly, Hebrews was one of the three epistles that were missing in the first New Testament compiled by Marcion. Furthermore, there are various "Pauline" writings that appeared after the alleged death of Paul, during the period when Apollonius was said to be still alive.
If the story of Apollonius was as well known in more or less detail as presented by Philostratus in the century proceeding that writer, i.e., the second century, with aristocracy admiring Apollonius to the point of worship, the gospel tale must be regarded as an obvious attempt at competition. In this scenario, fervent monotheists who believed it was their destiny to achieve religious hegemony set about to outdo the Capadoccian sage and, via their own usurping godman, prove themselves the spiritual leaders of mankind.
Sources:
Philostratus, Life of Apollonius, Conybeare
The Bible, RSV and others
Bernard, Dr. Raymond, Apollonius the Nazarene, Health Research
"Apollonius of Tyana," www.livius.org/ap-ark/apollonius/apollonius01.html
Waite, Charles, History of the Christian Religion to the Year Two HundredSmith, William, "Apollonius Tyanaeus," A Dictionary of Greek and Roman Biography and Mythology, www.apollonius.net/tyanaeus.html