3 Ocak 2013 Perşembe

“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!

“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!

“Sayın 
Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!! Adana hemen her alanda fevkaladenin de fevkinde ciddi bir potansiyele sahip. Makûs talihini yenmek, kabuğunu yırtıp atmak ve kabından taşmak için bünyesinde barındırdığı imkânlar inanın bir batı şehrinde olsa dünyanın ilgi odağı olup çıkmıştı çoktan.


“Adana’da tarihi eser mi var ki?” diye soran Kültür ve Turizm Müdürlerine bile yıllarca maaş veren bu şehir, sonunda ‘umduklarından’ vazgeçip işi kendi eline alacak ve ‘öyle olmaz böyle olur!’ diyerek kolları sıvayacak diyedir benim de tek ümidim.
İşte bu yazı konusu, fakirin doğup büyüdüğü şehre bir nevi diyet borcunun ödenmesidir. Dünyada milyarlarca inananı bulunan Hıristiyanlık tarihinin yeni baştan yazılmasını gerektirecek mühim kanıtlar Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Gerisini siz anlayın işte.
Lütfen bu yazıyı klasik bir Resimli Adana Tarihi olarak okuyup geçmeyin. İş bu yazı aynı zamanda Hıristiyanlık, sembolizm ve mistik dinleri konu alan tuğla kalınlığındaki romanlarıyla dünyayı kasıp kavuran Dan Brown’a da açık bir mektup mahiyeti taşımaktadır. Resimli Adana Tarihi, yazarı olan fakirin kısıtlı yeteneği, yayınlandığı gazetelerin münderecatı uygun olmadığından maalesef ki yalnızca Türkçe yazılıp, aynı dilde yayınlanmaktadır.
Ancak memlekete ayak bastığı günden başlayarak tıpkı kendisinden önceki tüm sayın valilerin yaptığı gibi şehrimizi ‘akıllı uslu bir imajla’ önce Türkiye, ardından dünyaya açmaya çalışan Vali İlhan Atış’ın bu yazıyı en kısa zamanda İngilizce’ye çevirtip başlıktaki ilgilisine derhal ulaştırması bu bereketli topraklara yapabileceği en büyük katkı olacaktır.
Şimdi böylesi ağdalı bir girizgâha bakıp, yazarın kendisini ve yaptığı işi normalden fazla önemsediğini düşünenler olabilir. Ama bu mevzuda mühim olan yazan değil, yazılan konu ve bu şehrin âli menfaatidir. İşte Hıristiyan tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek kadar mühim gelişmelerin yedi kısım tekmili birden hikâyesi ve böylesi derin bir konuda Adana’nın yeri ve önemini anlatmaya geldi şimdi sıra.
“YENİ DEĞİL BU HİKÂYE…”
Sözlerini Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yazdığı ve merhum Ahmet Kaya’nın meşhur ettiği ‘Koçero’nun en içime dokunan sözlerinden bir alıntıyla başlamak istiyorum aslında meseleye. “Yeni değil bu hikâye, bu oyun eski oyun…”
Tarihler M.S. 217–220 yılları arasıdır. Doğu Roma İmparatoru Domitian’ın eşi İmparatoriçe Julia Domna içerisinde bol miktarda mucize anekdotu barındıran bir kitap yazdırmıştır. Kitap, Tynalı Apollonius’un yardımcısı Ninovalı Damis’e emanet ettiği yazılar, gezi notları ve mektuplardan oluşmaktadır. Ancak ilginç olan kitabın kahramanının başından geçenler fazlasıyla Hıristiyanlık dininin peygamberi Hz. İsa’nın başından geçenlerle benzerlikler taşımaktadır. Bu arada konunun ilgililerine bir ayrıntı vermek gerekiyor. Söz konusu kitapta gösterilen mucizelerin toplumumuzda ‘üç harfliler’ diye anılan ve ismi özellikle zikredilmekten kaçınılan varlıkların marifetiyle gerçekleştirildiği yazıyor. Nitekim o dönemde Pagan inancı gereği yaygın olan Demonology’nin yani Cin İlmi’nin en önemli öğreticilerinden biri yine Apollonius’dur. (Gerçek Hayat, 7 Şubat 2011, Syf.: 14–15, ‘Bu belge Vatikan’ı rahatsız edecek!)
‘İyi de kardeşim tüm bunların Adana ile ilgisi ne?’ diyenler bir miktar daha sabredecek. Siz hiç Dan Brown romanı okumadınız mı? Biraz ayrıntı vermezsek, mevzuu birazcık ballandırmazsak nasıl dolacak o tuğla gibi sayfalar öyle değil mi ama?
Bu bana göre hayli ‘netameli’ konudaki tek kaynak, dinler tarihine meraklı imparatoriçenin yazdırdığı kitap değil elbette. Dünyada yüzyıllar boyunca Vatikan karşıtları Hz. İsa’nın ‘bir tanrı gibi gösterilerek’ kendilerinin kandırıldığını iddia etti. Bu konuyla ilgili pek çok örgüt kuruldu, filmler çekildi, romanlar yazıldı. Hatta daha da ileri giden bir hanımefendi, Hz. İsa’nın ‘tanrı gibi gösterilmek suretiyle’ insanların kandırıldığı ve bu ısrardan vazgeçilmesi talebiyle Vatikan aleyhine maddi–manevi bir ceza davası da açtı.
VE İŞTE ŞİMDİ MESELENİN ‘ADANA AYAĞINA’ GELİYORUZ
Yukarıda anlatıp durduğumuz ve konuyla küçücük bir miktar bile ilgisi olmayanların hemencecik sıkılıp, başka sayfalara geçtiği tüm bu detayların Adana ile olan ilgisine getiriyorum şimdi sözü. ‘Vatikan, Hıristiyanlık ve Hz. İsa’ bahsi açıldığında Dan Brown kadar olmasa da ismi hayli yaygın şekilde anılan Aytunç Altındal bir iddiayı dillendiriyor birkaç yıldır.
Altındal’ın iddiasına göre, Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda Hıristiyan dünyasını sarsacak çok önemli bir belgeye/bilgiye ulaşıldı. Belgenin içeriğindeki bilgilere göre İncil’e üç tanrı (teslis) inancının nasıl eklendiği başta olmak üzere pek çok detay yer alıyor. Ceyhan’da bulunan belgelere göre Tyanalı Aziz Apollonius’a atfedilen bazı mucize hikâyelerinin İncel’e eklendiği anlatılıyor. Yani o dönemde yaşayan Hıristiyanlar, insanların çok tanrılı bir inanış şekli olan Paganizm’den Hıristiyanlığa geçişini kolaylaştırmak için, bazı efsaneleri İncil’e ekleyerek, dinlerindeki tanrı sayısını ‘bir miktar’ arttırıvermişler!
İşte dünya üzerindeki milyarlarca Hıristiyan’ı yakından (hem de fazlasıyla) ilgilendiren böylesine önemli bir belgenin çıktığı bu topraklar sizce de Dan Brown’a yeni bir roman yazdıracak kadar mühim değilmidir? Hacı olabilmek için inandıkları dinin önemli merkezlerine akın eden milyonlarca Hıristiyan’ın böylesi bir belgenin bulunduğu Adana’ya, Ceyhan’a ne kadar büyük ilgi alaka gösterebileceğini tahmin edebiliyormusunuz? (O topraklarda da ‘paranızı Türklere kaptırmayın’ diyebilecek aklı evvel siyasetçiler çıkar mı orasını bilemem. AGE)
Şimdi yazının başında meramımı ifade ettiğim halin tekrarına geldi sıra. Sizce de tüm bu anlattıklarımı bilse Dan Brown biraderimiz bir koşu gelip Adana’yı, Ceyhan’ı inceler ve ardından hemen her dilde milyonlarca adet basılacak roman yazmaz mı? E bu konuda iş bu yazıyı yazarın diline çevirme, adresine postalama ve sonrasındaki ağırlama bölümlerini işin ilgilisine (burada ilgilinin Vali İlhan Atış olduğunu düşünüyorum ben. AGE) havale ediyorum. Benden bu kadar.
ALTUNDAL’A GÖRE, HIRİSTİYANLIK TARİHİ DEĞİŞECEK
Aytunç Altındal, Türkiye’nin elinde bulunan iki taş kitabenin, Hıristiyanlık tarihini alt üst edecek önemde olduğunu söylüyor. Taş kitabelerin ilk olarak 1952 yılında tespit edildiğini söyleyen Altındal iddialarını şöyle sıralıyor; “Alman Beck Enstitisüne bağlı arkeologlar gizlilik içinde çalışmalarına başladı. Almanca bilen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar da bu çalışmayla bizzat ilgileniyordu. 1979 yılında iki taş kitabe bulundu. Niğde Kemerhisar ile Adana Pozantı arasında. (Tam yerini söylersem, herkes oraya hücum eder.) Taş kitabelerde, Grekçe yazılar vardı. Yazıların okunması ve karbon testi için her iki kitabe Alman uzmanlar tarafından incelendi. Karbon testi sonuçlarına göre kitabelerin M.S. 60 ila 75 yılları arasında yazdığı ortaya çıktı.”
“O KİTABELER TÜRKİYE’NİN ELİNDE AMA GİZLİ TUTULUYOR!”
“Kitabelerdeki Grekçe yazılar okundu. Her iki kitabe de şu anda Türkiye’de gizli bir depoda tutuluyorlar. Kaçırılma ihtimaline karşı da korunuyorlar. Beklenen bir şey var, o gerçekleştiğinde, tahminen 3–4 yıl içinde kitabeler tüm dünya ile paylaşılacak. Kitabelerde Apollonius ismi var. İsa’yla aynı dönem yaşamış olan Tyanalı yani Kemerhisarlı. (Tüh söylerken Adanayı andıran Tyana Kemerhisar’mış gördünüz mü? Neyse. AGE) Taş kitabelerde Şifacı Apollonius olarak da anılan bu kişi, İncil’de Hz. İsa’ya atfedilen mucizeleri gerçekleştiren kişi olarak gösteriliyor. Buna ölüleri diriltmekte dâhil. Ama İsa diye birinden söz edilmiyor. İncil’de İsa’nın yaptığı söylenen ne kadar mucize varsa bu kitabelerde mucizeleri gerçekleştiren kişinin Apollonius olduğu anlatılıyor.”
PEKİ, KURAN’I KERİM’E GÖRE HZ. İSA KİMDİR?
Müslümanların kutsal kitabı Kur’an–ı Kerim’e göre Hz. İsa bir peygamberdir. Hz. Meryem’in kendisini babasız olarak dünyaya getirdiğini ve Allah nezdinde Hz. İsa’nın durumunun Hz. Âdem gibi olduğunu öğreniyoruz. Bu konudaki ayet Al–i İmran suresinin 59. ayetidir.
TYANALI APOLLONİUS KİMDİR?
Tyanalı (Adanalı gibi telaffuzu size de şaşırtıcı geldi mi? AGE) Apollonius Pagan mistizminin önemli azizlerinden biridir. Hz. İsa ile aynı dönemde yaşamıştır. Zengin bir ailenin çocuğu olduğu rivayet edilir. Yaygın efsaneye göre Yunan tanrısı Apollon’un! oğludur. Üstelik Mısır tanrısı Proteus’ta! onun bedeninde yeniden hayat bulmuştur. Apollonius eğitim için gittiği Ege’de, (demek doğup büyüdüğü yerin dışında eğitim meselesi taa o zamanlardan vardı. AGE) yüksek kanunlara itaat, sessizlik, diyette ölçülülük, giyim ve eşyalar konusunda basitlik gibi meseleler üzerinde duran Yunanlı filozof Pisagor’un öğretileriyle ilgilenmeye başlar. Kısa sürede kendisini Pisagor’un öğretilerine adayan Apollonius et yemeyi reddeder, yalnızca topraktan yetişen bitkilerle beslenir. Keten kıyafet giyip, çıplak ayakla veya ağaç kabuğundan ayakkabıyla yürür. Birçok ülkeyi gezdikten sonra Efes’te açtığı ‘bilgelik okulunda’ hayatını kaybeder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder