İftiyan
Yediodalar’da kaçak kazılar takibe alındı.
Kaçak kazı yapılan
manastıra girilemiyor
Ömer Fethi Gürer gitti gördü yazdı.
Niğde
bölgesinde önemli bulguların açığa çıkması beklenen Yediodalar iftiyan
bölgesinde kaçak kazılara karşı önlemler alınıyor. Geçtiğimiz günlerde
bölgede yeni bir kaçak kazı daha açığa çıkarıldı. Niğde Müze Müdürlüğü
Jandarmanın yoğun takibi ile bölgede kaçak kazıların önlenmeye
çalışıldığını belirtiyorlar.
Yediodalara yakın bir bölgede kaçak
kazı yapıldığı yönünde duyumumuz üzerine Niğde Müze Müdürü Fazlı
Açıkgöz’ü müzede ziyaret ettik. Kaçak kazı ile ilgili gereken yapılmış
ve şüphelilerde yakalanmıştı. Bu alana Müze Müdürlüğünün arkeolog ile
gidip baktık. Kaçak kazı için açılan delik zayıf bir insanın geçeceği
kadardı. Yetkililer bölgede yaptıkları incelemede içine girmeyi
tehlikeli bulmuşlardı ancak içeri girenlerde vardı. Söylentilere göre 8
metrelik bir tünel sonrası geniş bir alana giriliyordu. Bu alanda 3 ayrı
bölüme ayrılıyordu. Kaçak kazı yapanlar bu alanda mum ve pil ile
çalıştıkları içinde çevre atıklarını bıraktıkları da anlatılıyordu. Bu
bölgede muhtemel bir Manastır yada yerleşim yeri olması olası idi.
Uzmanlar Bizans dönemine ait bu kazı alanlarında define bulunamayacağını
ancak o dönemi ait kimi kalıntıların bilinçsizce tahrip edilebileceğini
belirtiyorlar. Kaçak kazı yapılan yer ağzı bir kemeri andırıyor.
Çevrede yeni atılmış sigara paketi ve plastik baraklarda var. Jandarma
bölgeyi kontrol altında tuttuğunu yetkililer belirtti. Ancak anlatıldığı
gibi girişi dar alanda girmeyi başaranların bir süre aşağıda kalmaları
da olası. Bu nedenle bölgede acil olarak inceleme yapacak yada kazı
gerçekleştirilecek bir çalışma şart görünüyor.
Yedi Odalar ve
İftiyan tarihi doku ile ilgili 1975 yılından beri haber ve makaleler ile
konuyu gündeme taşıyoruz. Geçen yıllarda bölgede başlatılan taş
ocakları ile ilgili tahribat daha saptanmadan bu kere kaçak kazılar ile
bölge yağmalanmaya çalışılıyor. Yetkililer duyarlı ve gerken
hassasiyette konuya sahipleniyor ancak uzmanların dediği gibi Niğde’de o
kadar çok yer var ki her kaçak kazı alanına görevli dikecek kadar
elemanda yok.
İftiyan bölgesi 298 sayılı karar ile 21.10.1988
yılında sit alanı ilan edildi. Bu bölgede bulunan Yediodalar Manastırı
ise 14.11.1992 yılında 1378 saylı karar ile korumaya alındı. Ne varki
bölgede taş ocaklarının açılmasına izin verilişi daha on yıl içinde
oldu. Venedik Üniversitesinden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Asım Tanış
Kemerhisar için 2001 yılında gelen Tyana kazı ekibine bölgede inceleme
gezisi yaptırarak Tyana ile bölgenin tarihi doku oratklığınıda gözler
önüne serdi.
Yediodalar, Tyana olarak tanımlanan alana daha da
yüksekten bakan bir noktada olduğu için bölgeye egemen bu yerde mutlaka
inceleme ve kazı yapılmasını Ömer Fethi Gürer olarak çok kere önerdim ne
yazık ki Yediodalara bu kere gittiğimde kaçak kazılar ile bölge adeta
talan edilmişti.
Prof. Dr. Asım Tanış İftiyan için diyordu ki-“
belki hiç üzerinde durmadiğınız bir ayrıntıyı vereceğim. Arastırmacıları
en çok etkileyen, onlarin kuşkularını gideren, "Eftiyan" (ya da
kimisince: İftiyan) sözcüğüdür. Bu bugünkü Istanbul sözcüğünün kaynağı,
Yunanca, "Eistenpolin" (kente, kente doğru) gibi, "Eftiyan" (Tyana'ya,
Tyana'ya doğru) sözcügü de eski Tyana adının kalıntısıdır. Bunun başka
bir ilginç yönü ise bu sözcüğün özellikle, şimdiki Kemerhisar’ın kuzeyi
için kullanılmış ve kullanmakta olması. Neden acaba? Bunu ilerdeki
araştırmalar belki açıklayabilicek. Sonra özellikle "Eftiyan" sözcüğü,
genellikle, "Eftiyan tepeleri" ve "Eftiyan kelerleri" için kullanılır.
Bu tepelerin ve kelerlerin önemi neydi? Hıristiyanlık yaygınlaşmaya
başladıktan sonra mı böyle bir durum çıktı ortaya? Daha bilinmiyor.’
Tyana
kazıları devam ederken İftiyanda kaçak kazılar yapılması ve bölgede
bilinçsizce tahripatların olması gelecek adına büyük bir değer yumağının
yok edilmesidir.
6 Ocak 2013 Pazar
3 Ocak 2013 Perşembe
“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!
“Sayın Dan Brown, derhal Adana’ya gelin…” STOP!!!
Adana hemen her alanda fevkaladenin de fevkinde ciddi bir potansiyele sahip. Makûs talihini yenmek, kabuğunu yırtıp atmak ve kabından taşmak için bünyesinde barındırdığı imkânlar inanın bir batı şehrinde olsa dünyanın ilgi odağı olup çıkmıştı çoktan.“Adana’da tarihi eser mi var ki?” diye soran Kültür ve Turizm Müdürlerine bile yıllarca maaş veren bu şehir, sonunda ‘umduklarından’ vazgeçip işi kendi eline alacak ve ‘öyle olmaz böyle olur!’ diyerek kolları sıvayacak diyedir benim de tek ümidim.
İşte bu yazı konusu, fakirin doğup büyüdüğü şehre bir nevi diyet borcunun ödenmesidir. Dünyada milyarlarca inananı bulunan Hıristiyanlık tarihinin yeni baştan yazılmasını gerektirecek mühim kanıtlar Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Gerisini siz anlayın işte.
Lütfen bu yazıyı klasik bir Resimli Adana Tarihi olarak okuyup geçmeyin. İş bu yazı aynı zamanda Hıristiyanlık, sembolizm ve mistik dinleri konu alan tuğla kalınlığındaki romanlarıyla dünyayı kasıp kavuran Dan Brown’a da açık bir mektup mahiyeti taşımaktadır. Resimli Adana Tarihi, yazarı olan fakirin kısıtlı yeteneği, yayınlandığı gazetelerin münderecatı uygun olmadığından maalesef ki yalnızca Türkçe yazılıp, aynı dilde yayınlanmaktadır.
Ancak memlekete ayak bastığı günden başlayarak tıpkı kendisinden önceki tüm sayın valilerin yaptığı gibi şehrimizi ‘akıllı uslu bir imajla’ önce Türkiye, ardından dünyaya açmaya çalışan Vali İlhan Atış’ın bu yazıyı en kısa zamanda İngilizce’ye çevirtip başlıktaki ilgilisine derhal ulaştırması bu bereketli topraklara yapabileceği en büyük katkı olacaktır.
Şimdi böylesi ağdalı bir girizgâha bakıp, yazarın kendisini ve yaptığı işi normalden fazla önemsediğini düşünenler olabilir. Ama bu mevzuda mühim olan yazan değil, yazılan konu ve bu şehrin âli menfaatidir. İşte Hıristiyan tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek kadar mühim gelişmelerin yedi kısım tekmili birden hikâyesi ve böylesi derin bir konuda Adana’nın yeri ve önemini anlatmaya geldi şimdi sıra.
“YENİ DEĞİL BU HİKÂYE…”
Sözlerini Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yazdığı ve merhum Ahmet Kaya’nın meşhur ettiği ‘Koçero’nun en içime dokunan sözlerinden bir alıntıyla başlamak istiyorum aslında meseleye. “Yeni değil bu hikâye, bu oyun eski oyun…”
Tarihler M.S. 217–220 yılları arasıdır. Doğu Roma İmparatoru Domitian’ın eşi İmparatoriçe Julia Domna içerisinde bol miktarda mucize anekdotu barındıran bir kitap yazdırmıştır. Kitap, Tynalı Apollonius’un yardımcısı Ninovalı Damis’e emanet ettiği yazılar, gezi notları ve mektuplardan oluşmaktadır. Ancak ilginç olan kitabın kahramanının başından geçenler fazlasıyla Hıristiyanlık dininin peygamberi Hz. İsa’nın başından geçenlerle benzerlikler taşımaktadır. Bu arada konunun ilgililerine bir ayrıntı vermek gerekiyor. Söz konusu kitapta gösterilen mucizelerin toplumumuzda ‘üç harfliler’ diye anılan ve ismi özellikle zikredilmekten kaçınılan varlıkların marifetiyle gerçekleştirildiği yazıyor. Nitekim o dönemde Pagan inancı gereği yaygın olan Demonology’nin yani Cin İlmi’nin en önemli öğreticilerinden biri yine Apollonius’dur. (Gerçek Hayat, 7 Şubat 2011, Syf.: 14–15, ‘Bu belge Vatikan’ı rahatsız edecek!)
‘İyi de kardeşim tüm bunların Adana ile ilgisi ne?’ diyenler bir miktar daha sabredecek. Siz hiç Dan Brown romanı okumadınız mı? Biraz ayrıntı vermezsek, mevzuu birazcık ballandırmazsak nasıl dolacak o tuğla gibi sayfalar öyle değil mi ama?
Bu bana göre hayli ‘netameli’ konudaki tek kaynak, dinler tarihine meraklı imparatoriçenin yazdırdığı kitap değil elbette. Dünyada yüzyıllar boyunca Vatikan karşıtları Hz. İsa’nın ‘bir tanrı gibi gösterilerek’ kendilerinin kandırıldığını iddia etti. Bu konuyla ilgili pek çok örgüt kuruldu, filmler çekildi, romanlar yazıldı. Hatta daha da ileri giden bir hanımefendi, Hz. İsa’nın ‘tanrı gibi gösterilmek suretiyle’ insanların kandırıldığı ve bu ısrardan vazgeçilmesi talebiyle Vatikan aleyhine maddi–manevi bir ceza davası da açtı.
VE İŞTE ŞİMDİ MESELENİN ‘ADANA AYAĞINA’ GELİYORUZ
Yukarıda anlatıp durduğumuz ve konuyla küçücük bir miktar bile ilgisi olmayanların hemencecik sıkılıp, başka sayfalara geçtiği tüm bu detayların Adana ile olan ilgisine getiriyorum şimdi sözü. ‘Vatikan, Hıristiyanlık ve Hz. İsa’ bahsi açıldığında Dan Brown kadar olmasa da ismi hayli yaygın şekilde anılan Aytunç Altındal bir iddiayı dillendiriyor birkaç yıldır.
Altındal’ın iddiasına göre, Adana’nın Ceyhan ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda Hıristiyan dünyasını sarsacak çok önemli bir belgeye/bilgiye ulaşıldı. Belgenin içeriğindeki bilgilere göre İncil’e üç tanrı (teslis) inancının nasıl eklendiği başta olmak üzere pek çok detay yer alıyor. Ceyhan’da bulunan belgelere göre Tyanalı Aziz Apollonius’a atfedilen bazı mucize hikâyelerinin İncel’e eklendiği anlatılıyor. Yani o dönemde yaşayan Hıristiyanlar, insanların çok tanrılı bir inanış şekli olan Paganizm’den Hıristiyanlığa geçişini kolaylaştırmak için, bazı efsaneleri İncil’e ekleyerek, dinlerindeki tanrı sayısını ‘bir miktar’ arttırıvermişler!
İşte dünya üzerindeki milyarlarca Hıristiyan’ı yakından (hem de fazlasıyla) ilgilendiren böylesine önemli bir belgenin çıktığı bu topraklar sizce de Dan Brown’a yeni bir roman yazdıracak kadar mühim değilmidir? Hacı olabilmek için inandıkları dinin önemli merkezlerine akın eden milyonlarca Hıristiyan’ın böylesi bir belgenin bulunduğu Adana’ya, Ceyhan’a ne kadar büyük ilgi alaka gösterebileceğini tahmin edebiliyormusunuz? (O topraklarda da ‘paranızı Türklere kaptırmayın’ diyebilecek aklı evvel siyasetçiler çıkar mı orasını bilemem. AGE)
Şimdi yazının başında meramımı ifade ettiğim halin tekrarına geldi sıra. Sizce de tüm bu anlattıklarımı bilse Dan Brown biraderimiz bir koşu gelip Adana’yı, Ceyhan’ı inceler ve ardından hemen her dilde milyonlarca adet basılacak roman yazmaz mı? E bu konuda iş bu yazıyı yazarın diline çevirme, adresine postalama ve sonrasındaki ağırlama bölümlerini işin ilgilisine (burada ilgilinin Vali İlhan Atış olduğunu düşünüyorum ben. AGE) havale ediyorum. Benden bu kadar.
ALTUNDAL’A GÖRE, HIRİSTİYANLIK TARİHİ DEĞİŞECEK
Aytunç Altındal, Türkiye’nin elinde bulunan iki taş kitabenin, Hıristiyanlık tarihini alt üst edecek önemde olduğunu söylüyor. Taş kitabelerin ilk olarak 1952 yılında tespit edildiğini söyleyen Altındal iddialarını şöyle sıralıyor; “Alman Beck Enstitisüne bağlı arkeologlar gizlilik içinde çalışmalarına başladı. Almanca bilen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar da bu çalışmayla bizzat ilgileniyordu. 1979 yılında iki taş kitabe bulundu. Niğde Kemerhisar ile Adana Pozantı arasında. (Tam yerini söylersem, herkes oraya hücum eder.) Taş kitabelerde, Grekçe yazılar vardı. Yazıların okunması ve karbon testi için her iki kitabe Alman uzmanlar tarafından incelendi. Karbon testi sonuçlarına göre kitabelerin M.S. 60 ila 75 yılları arasında yazdığı ortaya çıktı.”
“O KİTABELER TÜRKİYE’NİN ELİNDE AMA GİZLİ TUTULUYOR!”
“Kitabelerdeki Grekçe yazılar okundu. Her iki kitabe de şu anda Türkiye’de gizli bir depoda tutuluyorlar. Kaçırılma ihtimaline karşı da korunuyorlar. Beklenen bir şey var, o gerçekleştiğinde, tahminen 3–4 yıl içinde kitabeler tüm dünya ile paylaşılacak. Kitabelerde Apollonius ismi var. İsa’yla aynı dönem yaşamış olan Tyanalı yani Kemerhisarlı. (Tüh söylerken Adanayı andıran Tyana Kemerhisar’mış gördünüz mü? Neyse. AGE) Taş kitabelerde Şifacı Apollonius olarak da anılan bu kişi, İncil’de Hz. İsa’ya atfedilen mucizeleri gerçekleştiren kişi olarak gösteriliyor. Buna ölüleri diriltmekte dâhil. Ama İsa diye birinden söz edilmiyor. İncil’de İsa’nın yaptığı söylenen ne kadar mucize varsa bu kitabelerde mucizeleri gerçekleştiren kişinin Apollonius olduğu anlatılıyor.”
PEKİ, KURAN’I KERİM’E GÖRE HZ. İSA KİMDİR?
Müslümanların kutsal kitabı Kur’an–ı Kerim’e göre Hz. İsa bir peygamberdir. Hz. Meryem’in kendisini babasız olarak dünyaya getirdiğini ve Allah nezdinde Hz. İsa’nın durumunun Hz. Âdem gibi olduğunu öğreniyoruz. Bu konudaki ayet Al–i İmran suresinin 59. ayetidir.
TYANALI APOLLONİUS KİMDİR?
Tyanalı (Adanalı gibi telaffuzu size de şaşırtıcı geldi mi? AGE) Apollonius Pagan mistizminin önemli azizlerinden biridir. Hz. İsa ile aynı dönemde yaşamıştır. Zengin bir ailenin çocuğu olduğu rivayet edilir. Yaygın efsaneye göre Yunan tanrısı Apollon’un! oğludur. Üstelik Mısır tanrısı Proteus’ta! onun bedeninde yeniden hayat bulmuştur. Apollonius eğitim için gittiği Ege’de, (demek doğup büyüdüğü yerin dışında eğitim meselesi taa o zamanlardan vardı. AGE) yüksek kanunlara itaat, sessizlik, diyette ölçülülük, giyim ve eşyalar konusunda basitlik gibi meseleler üzerinde duran Yunanlı filozof Pisagor’un öğretileriyle ilgilenmeye başlar. Kısa sürede kendisini Pisagor’un öğretilerine adayan Apollonius et yemeyi reddeder, yalnızca topraktan yetişen bitkilerle beslenir. Keten kıyafet giyip, çıplak ayakla veya ağaç kabuğundan ayakkabıyla yürür. Birçok ülkeyi gezdikten sonra Efes’te açtığı ‘bilgelik okulunda’ hayatını kaybeder.
BİR TÜRK'ÜN ARAŞTIRMALARI DA MAHKEMEDE KANIT OLACAK
BİR TÜRK'ÜN ARAŞTIRMALARI DA MAHKEMEDE
KANIT OLACAK
İsa'nın varlığını tartışmaya açan
dava AİHM'de
Hıristiyan dünyasının kalbi Strasbourg'da atacak. Da
Vinci Şifresi'ndeki İsa'nın çarmıhta ölmediğiddiasını bir adım ileri
taşıyarak İsa'nın hiç varolmadığını öne süren papazın Vatikan'a açtığı
dava AİHM'de görülecek.
Çalışmalarını kurulduğu 1959 yılından bu yana Fransa
Strasbourg'daki merkezinde sürdüren Avrupa İnsan H akları Mahkemesi
(AİHM) kendi belgesinde yer alan ifadesiyle bugüne kadar dünyada açılmış
en önemli davası görmeye hazırlanıyor.
Davanın adı; Cascioli-Vatikan. Geçen yıl İtalya'da
eski bir papaz olan Luigi Cascioli mahkemeye başvurarak, İncil'deki
İsa'nın hiç yaşamadığını, Vatikan'ın bu kişiyi gerçekmiş gibi göstererek
insanları aldattığını iddia etmiş Vatikan'ı İsa'nın yaşadığını ispata
davet etmişti. Dava uzun süre mahkemeler tarafından reddedilmişti. Çünkü
Vatikan kutsal metinleri İsa Mesih'in gerçekliğine kanıt göstermiş ve
davaya bakılmamasını istemişti. Sonra da Viterbo Mahkemesi davayı kabul
etmiş ardından da anlaşmazlığı karara bağlamaya yetkisinin olmadığını
belirterek topu AİHM'e atmıştı. Cascioli'nin başvursunu görüşen AİHM de
beklenen açıklamayı sonunda yaptı ve davanın haziran ayında görüleceğini
bildirdi.
İsa'nın gerçekliğinin tartışılacağı bu tarihi
davada, Türkiye'nin de adı geçecek. Cascioli'nin tanık gösterdiği
araştırmacı yazar Aytunç Altındal 12 yıl önce yazdığı ve İsa'nın
varlığını reddettiği Yoksul tanrı kitabının dayanağını oluşturan bilgi
ve belgeleri sunacak, mahkeme isterse ifade verecek.
Altındal, AİHM'de görülecek davada dünyanın en ünlü
iki avukatının; Giovanni de Stefano ve Doneico Morelli'nin Vatikan'a
karşı yer aldığını ifade ediyor. Bu avukatlar daha önce Kenndedy, Lady
Diana ve Saddam Hüseyin davasında yer almıştı.
Bir antik çağ insiyesi olan Apollonius,
Bir antik çağ
insiyesi olan Apollonius, milattan
sonra onyedi yılında bugünkü Türkiye’de bulunan Kapadokya denilen
ülkenin Tyana
kentinde doğdu. Uzun boylu, yakışıklı ve çok zeki idi. Ondört yaşında
iken,
okul hocaları kendisinden daha fazla bir şey bilmedikleri için O’na
öğretmenlik
yapmayı bıraktılar. Gençliğinde Neo Fisagor’cu bir ekolde bilgilerini
derinleştirdi. Bazı kaynaklara göre Eleusis Misterleri insiyasyonundan
geçti.
Daha sonra Tibet ve Himalayalar’a
gitmiş, Anadolu’ya döndükten sonra da bir çok parapsişik tezahürler
göstermiştir.
Geçmiş enkarnasyonlarından bazılarını bildiğini de ifade etmiştir.
Başlıca
parapsişik yetenekleri arasında, düşünceyi okumak, geleceği önceden
bilmek,
salgın hastalıkların yayılmasını önlemek, ölüleri diriltmek ve insanları
hiçbir
dayanak kullanmadan havada tutmak vardır. İskenderiye’deyken Roma’da
yanmakta
olan bir tapınağı tasvir etti ve sonradan gelen haber bunun harfiyen
doğru
olduğunu gösterdi. Batacağını iddia ettiği gemiye binmeyi reddetmiş ve
neticede
gemi hakikaten batmıştır. Ayrıca akli dengesi bozuk kişileri de
iyileştirdi.
Apollonius
bütün bunları tabii olaylar olarak görüyordu. Kendisinin eterden
ateş yakma becerisinin olduğu da söylenir. Zamanının büyük bir bölümünü
etrafındakilere
bir şeyler öğretmek ve soruları cevaplandırmakla geçiriyordu. Görünüş
olarak
Yunanlı’dan çok Hintli’ye benziyordu.
İki portresi, bir büstü ve madalyaları mevcuttur. Bunlarda uzun saçlı ve
uzun sakallı
görünüyordu. Voltaire’in bile İsa’dan önde tuttuğu bu antik çağ
inisiyesi, kimilerine
göre İsa doğmamış olsaydı, devrin peygamberi olurdu.
Kendisine verilen
hediyeleri reddeden
Apollonius’un
nasıl geçindiği bilinmemektedir. Çoğu numaralanmış birçok mektup
yazmıştır ve bunlardan bazıları halen mevcuttur. Bu mektuplarının
yanısıra
kitaplar da yazmıştır ama bunların sadece bazı parçaları elimizdedir.
Bunlar
arasında Adaklar Kitabı adlı bir tanesi vardır ki burada
Apollonius
Tanrılara hiçbir şeyin adanmamasını tavsiye ediyor ve en güzel
adağın aklın kullanılması olduğunu belirtiyordu. Kendisinin felsefi
vasiyetlerle, anılarla ve ayrıca Fisagor’un hayatıyla ilgili eserleri
olduğu da
söylenir.
Apollonius’un
hayatındaki çok önemli bir
gelişme, bir Daphnean Apollo rahibinin, ilahi bir emirle üzerine
diyagramlar
işlenmiş birkaç ince metal levhayı kendisine getirmesiyle başlar. Bu
levhalar,
Fisagor’un yolculuğunda geçtiği çöller, nehirler ve dağların bir
haritasıydı ve
diğer semboller de filozofun Hindistan’a giderken izlediği yolu
gösteriyordu.
Apollonius
aynı yolu izlemeye karar verdi ve bu yolculuğu boyunca kendisine
gerekli olacak malzemeleri hazırladı.
Babilonya’ya
vardığında sıradışı hali ve
davranışı kralı cezbetti ve kral ülkesinde uzun süre kalmasını Apollonius’a
teklif
etti. Nineve’de sadık yoldaşı ve
yol rehberi olan Suriye’li Damis ile karşılaştı. Hindistan ve Tibet’e
yaptığı
yolculuklarında uzun süre Damis ile birlikteydi. Apollonius ve Damis uzun ve
ağır bir yolculuktan sonra İndus’u geçtiler ve Ganj Nehri yönünü
izlediler. Ganj
Vadisi’ndeki belli bir noktadan sonra kuzeye, Himalayalar’a döndüler ve
onsekiz gün boyunca dağ
silsilelerini yürüyerek tırmandılar. Bu yolculuk onları Tibet ve
Nepal’in kuzey
bölgelerine götürmüş olmalıydı. Apollonius, yanındaki
haritaya göre Üstatlar’ın Mekanı’nın nerede olduğunu biliyordu.
Hedeflerine vardıklarını
düşündüğü anda sıradışı olaylar meydana gelmeye başladı. Geldikleri
yolun
arkalarından aniden kaybolduğu hissine kapıldılar. Bulundukları mekanın
sabit
bir varlığı yoktu, kendini sürekli değiştiriyordu. Apollonius ve Damis’i
hayretler içinde bırakan bu sıradışı olayı şöyle açıklayabiliriz:
Maddenin bir
enerji olarak temelinde yatan esas belli nitelikteki bir bilgidir. Ruh
enerjisinin, madde üzerindeki etkinliğinin sonucu olarak maddenin
kökenindeki bilgi
genişledikçe (madde tekamül ettikçe ) giderek belirgin bir biçimde zeka
belirtileri gösterir. Bu durum, farklı enerji yoğunluklarına sahip bu
iki
enerji partikülünün arasındaki etkileşim hızının ve kalitesinin giderek
daha da
artmasını sağlar. Bir mekanın form değiştirmesi, o mekanı oluşturan
belli bir
titreşim derecesindeki madde topluluğunun, ruh enerjisiyle etkileşiminin
meydana çıkardığı sonuç itibariyla en azından ( daha fazlası da olabilir
)
halden hale dönüşebilecek kadar bir bilgi kapasitesine sahip, zeki bir
madde
topluluğu olduğunu gösterir ki bu tip mekanlara kısaca şuurlu
mekanlar diyebiliriz. Bunun daha iyi anlaşılması için şöyle
bir örnek verebilirim; Çok güçlü akan bir nehrin karşı kıyısına geçmek
istiyorsunuz fakat bunun için de bir vasıtanız yok. Nehrin hemen
kenarında
duran ağacın, bu isteğinize karşılık vererek form değiştirip bir köprüye
dönüştüğünü, siz karşıya geçtikten sonra da tekrar ağaç formuna geri
döndüğünü
düşünün. İşte Apollonius ve Damis’in yaşadığı olaylar zincirini en dar
manasıyla buna benzetebiliriz. Fakat içinde bulundukları mekanı
oluşturan
maddenin içerdiği bilgi kapasitesi ve buna bağlı olarak gösterdiği zeki
tezahürler
bakımından verdiğim örneğe kıyasen çok daha geniş bir etki alanını ( çok
yönlü
bir işleyiş ve maksadı ) oluşturuyor olması gerekir. Öyle ki kendi
ifadelerine göre
mekandaki tepeler, ormanlar ve ırmaklar bile yer değiştiriyordu. Bu
olaydan
biraz sonra Apollonius ve Damis’in önünde esmer derili bir çocuk belirir
ve
Apollonius’un
konuştuğu Grekçe ile onlara sanki gelişlerini bekliyormuşçasına şöyle
hitap eder: Refakatinizdekiler burada
durmalı, ancak siz olduğunuz gibi gelmelisiniz çünkü Üstatlar bu emri
veriyorlar. Üstatlar kelimesi, Apollonius’a Fisagor’u
çağrıştırdığı için hammallarını
ve eşyalarını memnuniyetle bırakıp, yanına yoldaşı Damis’i alarak devam
eder. Apollonius,
bu ülkenin en yüksek yöneticisine takdim edildiği zaman, elinde O’na
verilmek
üzere tuttuğu mektubun tamamının O’nun
tarafından bilindiğini görünce hayrete düşer. Hatta bu kişi, Apollonius’un
geride
kalan ailesini ve Kapadokya’dan beri yaptığı uzun seyahatinin tüm
detaylarını da biliyordu. Apollonius ve
Damis bu Himalaya Ötesi ülkede birkaç
ay kaldılar ve misafirlikleri sırasında enteresan olaylara şahit
oldular. Örneğin,
içinden parlak mavimsi ışık ışınlarının çıktığı kuyular gördüler. Bu
olayı
meydana getiren ışık taşları öylesine ışık yansıtıyordu ki gece gündüze
dönüşüyordu. Damis’e göre de bu ülkenin insanları, güneşin gücünü
kendilerine
faydalı olacak şekilde kullanıyorlardı. Ayrıca kendilerini bir metreye
kadar
levite edebiliyorlar sonra havada kayıp gidebiliyorlardı. Apollonius,
bir
seremoni sırasında ellerindeki değnekleri yere vuran bilgelerin havaya
uçtuklarını gözlemledi. Bu ülkenin
yöneticisi misafirleriyle birlikte sofraya oturduğu zaman hizmetlerini
tamamen
kendiliklerinden hareket eden, zeki madde varlıkları görüyordu. Evrende
bu tip
varlıklarla kıyas bile edilemeyecek düzeyde öyle enerji yoğunluğunda
madde
varlıkları mevcuttur ki bunların sahip olduğu bilgi kapasitesi, bazı
seviyelerdeki ruh varlıklarının sahip olduğu bilgi kapasitesinden bile
daha
yüksek, tamamen şuurlu diyebileceğimiz türdendirler. Bu ülkenin
insanlarının
bilimsel ve zihinsel başarıları Apollonius’u öylesine
etkilemişti ki kendisine her şeyi
bilen insanların ülkesine hoş geldiniz denildiği zaman sadece başını
öne
eğerek bunu alçakgönüllülükle kabul
etmişti. Damis, bu kişilerin dünya
üzerinde ve aynı zamanda dünya üzerinde yaşamadıklarını söylemektedir.
Bu sözkonusu ülkenin, dünya
gezegeninin, bizim içinde bulunduğumuz oktavının dışındaki başka bir
oktavında
(maddesel titreşim bazında ) varolduğu anlamına gelmektedir ki ezoterik
kaynaklarda bu ülkenin Agarta olduğu söylenmektedir. Apollonius
da bu ülkenin insanları için, dünyada
oturan ama dünyaya ait olmayan, her yönden savunulan ama savunulacak
hiçbir
şeye ihtiyaç duymayan ve bizim sahip
olduğumuz şeylerden başka hiçbir şeye sahip olmayan adamlar gördüm dedikten
sonra şunları da söylemiştir: Bu kişiler dünyanın tüm
zenginliğine sahip
ve ne var ki hiçbir şeye sahip değiller. Bu, orada özel
mülkiyetin varolmadığını, herşeyin büyük bir bolluk
içinde ortaklaşa paylaşıldığı anlamına gelmektedir. Ayrıca bu ülkenin
insanları,
Tüm Evren Canlıdır şeklinde kozmik
bir felsefeyi benimsemişlerdir. Fizik evrenin canlı oluşu, onun
mayasında
varolan hayat enerjisinden dolayıdır. Maddenin, ister büyük ister küçük
partiküllerine doğru hareket edin, bu prensip hiçbir zaman
değişmemektedir.
Fakat hayat enerjisini, ruh enerjisiyle karıştırmamak gerekir çünkü ruh
enerjisi, fizik enerjinin mekan halinde ortaya çıkmasında rolü olan
hayat ve
zaman enerjilerine etki edip onları kullanabilen tek üstün enerjidir.
Veda zamanı
geldiğinde Apollonius, bu ülkenin
bilge insanlarına şöyle demiştir: Size
kara yolu ile geldim fakat siz bana yalnızca deniz yolunu değil, sahip
olduğunuz bilgelikle göğün yolunu da açmış bulunuyorsunuz. Tüm
öğrendiklerimi
Grekler’e götüreceğim.Tantalus Kadehi’ni eğer boşuna içmemişsem sizinle
sanki
şimdi buradaymış gibi konuşmaya devam edeceğim. Farklı oktavlara
bağlı
varlıklar arasında kurulan iletişimin en belli başlısı evrensel bir
nitelikte
olan Şuur Enerjisi’ni kullanmaktır. Çünkü farklı oktavlar arasında
intikal
ettirilen bilgi enerjileri taşıyıcı fonksiyon gören Şuur Enerjisi
vasıtasıyla
olmaktadır. İşte Apollonius, üstatlarıyla arasındaki bu şuur bazlı bilgi
alışverişinin
devam edeceğini söylüyor.
Apollonius’a üstatları
tarafından iki önemli
görev verilmişti. Bunlardan ilki kendisine verilen tılsımlı taşları,
gelecekte bilginin
ve buna bağlı olarak da insanlığın gelişiminde önemli rol oynayacak bazı
merkezlere gömmek, ikincisi ise, Roma despotizmini sarsarak kölelik
üzerine
kurulmuş rejimi yumuşatmaktı. Roma İmparatorluk döneminin talihli devri
olan, Beş İyi İmparator’un önünü açmasından
dolayı Apollonius’un
misyonu başarıyla tamamlanmıştı. Bu imparatorlar Nerva,
Trajan, Hadrian, Antoninus Pius ve Marcus Aurelius idi. Son ikisi büyük
düşünür
ve idealist kişilerdi. Özellikle Marcus Aurelius, hükümdarların filozof
olmadıkları sürece asla altın çağın yaşanamayacağını ifade eden
Eflatun’un
haykırışlarına adeta cevap bir filozoftu.
Apollonius, sosyal adalet üzerine kurulu
güçlü bir ideali benimsemişti. Dünyanın herkesin ortak vatanı olduğunu
söyler
ve tüm insanlığın kardeşliğine inanırdı. O’na göre dünyanın tüm
nimetleri eşit
bir şekilde paylaşılmalıydı. Apollonius’un öğretisi, öncelikle düşüncenin
sağlıklı olması gerektiğine ve beden sağlığının nasıl olsa bunun
arkasından
geleceğine dayanıyordu. Ayrıca ölümden korkulmaması gerektiğini de
söylüyordu. Daima Ustalarımı hatırlar, seyahat ettiğim
her yerde öğrendiklerimi öğretirim dediği Apollonius’un öğretisi, İsa
Peygamber’in öğretisine çok benziyordu ve bu öğretiyi hayatı boyunca
yaymaya
çalıştı. Fakat bundan rahatsızlık duyan bazı çevrelerin baskısıyla
tutuklandı.
Tarihi kaynaklara göre birçok celse süren mahkemenin son gününde ilk
Hristiyanlar’a
yaptığı zulümle tanınan Roma İmparatoru Domitien’e şu ünlü sözünü
söylemiştir: Senin gibi insanların yüzünden kentler ve insanlar
mahvoldu. Bana gelince, bedenimi ele geçirebilirsin ama ruhumu asla…
Hatta
bedenimi de ele geçiremezsin dediği anda Apollonius’un yaşamını yazan
Damis’e
göre Apollonius’un
bedenini bir bulut sardı ve bulut dağıldığında Apollonius’un
mahkeme salonunda olmadığı görüldü. Daha sonra Efes’te görüldü. Burada
verdiği
bir söylev sırasında İmparator Domitien’in öldürülüşünü durugörü
yeteneği ile
algılamış, vurun despota vurun! diye
bağırdıktan sonra şöyle demiştir: Athene
adına, işte tam şimdi despot katledildi. Roma’dan yola çıkan posta
kuryesi
birkaç gün sonra Efes’e vardığında Roma’da İmparator Domitien’e yapılan
bir
suikast bildirisi getirdi. Gerçekten de Apollonius’un tarihsel
söylevini
yaptığı o sırada suikast olayı meydana gelmişti. Daha sonra bir daha
hiçbir
yerde izine rastlanmadı. Hiç kimse öldüğünü veya öldüyse de mezarının
nerede
olduğunu bilmiyordu. Bu dönemde seksen ile yüz yaşları arasındaydı.
Ali Karaca
KAYNAKLAR:
Berqier, Jacques,
Başka Bir
Evrene Geçiş, Çev: Enis Aköz, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1980.
Salt, Alparslan,
Çobanlı,
Cem, Dharma Ansiklopedi, 1. Baskı, Dharma Yayınları, İstanbul, 2001.
Agarta, B.A.M.
Yayınevi,
İstanbul, 1980.
Sirius Misyonu
Tebliğleri.
Çümbüşel, Ali Cahit,
Agarta
ve Şambala Gizemli Yeraltı Ülkeleri, 1.Baskı, Onbir Yayınları, İstanbul,
2008.
Agarta İnisiyesi Apolionius
Agarta İnisiyesi Apolionius
Bilim Araştırma Grubu
Bilim Araştırma Grubu
Gizemli
Ülke'de, yönetici Hiarchos ile Apollonius arasında şöyle bir konuşma geçer: «Apollonius
oturduğunda, Hiarchas, 'Herşeyi bilen insanların arasına geldiğinize
göre, bana istediğinizi sorun, dedi. Böylece, Apoltonıus onlara,
onların da Yunanlılar gibi, kendini bilmenin zor olduğunu
düşüneceklerini umarak, kendilerini bilip bilmediklerini sordu,
Fakat, Hiarchas onun hatasını düzeltip de; Bizler, kendimizi biIerek
[işe] başladığımız için, herşeyi biliriz. Hiçbirimiz, önce kendisini
bilmeden, bizim felsefemize yaklaşmaz deyince, Apollonius şaşırmıştı
..... Apollonius,
[Hiarchas'a] kendilerini ne zannettiklerini sorarak devam etti ve
Hiarchas yanıtladı, 'Tanrı.' «Apollonius, 'Neden?' diye sordu . 'Çünki,
bizler iyi insanlarız.
Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones,Baltimore, Maryland.
Penguin Books, 1970
Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones,Baltimore, Maryland.
Penguin Books, 1970
Hıristiyan
Kilisesi, Tyana'h Apollonius'u bir mıtolojik· varlık veya sonunda
Şeytan'ın bir ajanı'na dönüştürmek için tüm gücüyle herşeyi yaptı. Apollonius'un
mucizeleri, aşağıdaki ifadelerinde, Justin Martyr'in zihnindeki
şüpheden gördüğümüz gibi, Kilisenin ilk Babaları'nı rahatsız etmişti.
Justin Martyr
şöyle söylüyordu:
«Nasıl oluyor
da Apollonius'un
tılsımları dalgaların hiddetini ve rüzgarların şiddetini ve vahşi
hayvanların hücumunu engellemek gücüne sahip olabiliyor ve Rabbimiz'in
mucizeleri sadece tradisyonlarda korunurken, Apollonius'un kiler, tüm
izleyenleri saptıracak şekilde, böylesine çok ve hali hazırdaki
gerçekler içinde gerçekten tezahür etmiş olabiliyor?»
Apollonius'un
gerçekliğini, Tarihin şahadeti ispat eder .Roma tarihi, İmparator
Caracalla'nın Apollonius'un hatırasına hürmeten bir türbe inşa ettirdiğini
ve Alexander Severus'un ise kendi özel tapınapına Apollonius'un bir
heykelini koyduğunu söyler. Roma'daki Capitoline Müzesi, halen Apollonius'un
bir büstünü muhafaza etmektedir.
Roma imparatoru
Septimus Severus'un ikinci esi İmparatoriçe Julia Dorma, Tyana'lı Apollonius'un
yaşamına öyle bir ilgi göstermişti ki, İ. S. aşağı yukarı 200
yılında o'nun biyografisini yazması için Flavius Philpstratus'u
görevlendirmişti. Tyana'lı Apollonius"Hz. İsa’nın çağdaşı olmasına
rağmen . Philostatus'un ödevi imparatoriçenin kendi emrine verdiği, Damis'in
Güncesi; Moeragenes'in Kitapları ve Apollonius'un doksanyedi
mektubundan ötürü, 4 İncili yazan 4 havarinin ödevinden daha az zor
durumda değildi. Flavius Philostratus'un kitabının dökümantasyonu,
görünüşte inanılmaz şeyleri tasvir etmesine rağmen gene de değerlidir
.
Tyana'lı Apollonius’da,
şimdiki Türkiye'de bulunan ve o zamanlar Kapadokya denilen ülkenin'
Tyana' isimli kentinde, tıpkı Hz. İsa gibi, İsa'nın doğduğu yıl
olarak kabul edilen İ.S.4. yılda doğmuştu. Uzun boylu, yakışıkIı ve
çok zeki idi .14 yaşında iken, okul hocaları kendisinden daha fazla
birşey bilmedikleri için artık ona öğretmenliği bıraktılar. 16 yaşında
kendi W. Aesculapius tapınağına adadı ve Fisagoryen rahip oldu. Bu
zahit yaşam tarzı, çok geçmeden onun şifacılık ve durugörü
melekelerini şaşırtıcı derecede geliştirdi.
Apollonius, aynı
zamanda, sosyal adalet üzerine güçlü bir ideali benimsedi ve
fakirleri sömürenlere hucum etmeye başladı .. Philostratus, fakir halk
için çok pahalı hale gelen tahıl üzerine yapılan spekülasuyon
ile ilgili bir olaydan bahseder.
Hayretler
içerisinde kalan genç Apollonius’un Mısır tüccarlarına şöyle hitap
etmişti: «Toprak hepimizin anasıdır, çünkü adildir.
Fakat siz, adil olmadığınız için toprak sadece kendi annenizmiş
gibi hareket ettiniz.
Nadim
olmadığınız takdirde onun üzerinde kalmanıza izin vermeyecegim» Apollonius'ın
tehdidi arzu edilen sonucu yaratmış ve vicdansız spekülatörleri
durdurmuştu, Bu genç Neo Fisagoryen rahibin yaşamında önemli bir olay,
bir Daphnean Apollo rahibinin, tanrıların emri ile, üzerinde
diyagramlar işlenmiş birkaç ince metal levhayı kendisine getirmesi ile
vuku buldu; Bu, Fisagor yolculuğunda fil figürleriyle geçtiği
çöller, nehirler ve dağların bir haritasıydı ve diğer semboller
Filozofun Hindistan'a giderken izlediği yolu gösteriyordu. Apollonius
aynı yolu, izlemeye karar verdi ve bu yolcuğu boyunca gerekli
yardımcı vasıtaların hazırlığını yaptı·'
Babilonya'ya
vardığında, alışışmamış davranışı, Kralı cezbetti ve Kral, ülkesinde
uzun süre kalması için Apollonius'u davet etti. Nineve'de Apollonius,
sadık yoldaşı, gözbebeği ve yol rehberi olan Suriyeli Damis ile
karşılaştı. Halen mevcut olan öykülerinde görüldüğü gibi, Hindistan
ve Tibet'teki yolculuklarında uzun süre Damis ile birlikte idi. Apollonius
ve Damis, uzun ve ağır bir yolculuk sonra Indus'u geçtiler ve Ganj
Nehri yönünü izlediler. Ganj Vadisi'ndeki herhangi bir noktada
Kuzeye, Himayalar'a döndüler ve 18 günde dağ silsilelerini yürüyerek
tırmandılar. Bu seyahat onları, Tibet veya Nepal’in kuzeylerine
götürmüş olmalıydı. "Apollonius, bir Plana (haritaya) sahipti ve
Üstadlar'ın
Mekanı’nı tamamen biliyordu. Hedeflerine vardıklarına kanaat
getirdikleri zaman acı şeyler vuku bulmaya başladı… Geldikleri yolun,
arkalarından aniden kaybolduğunun acaip hissine kapıldılar. Öyle bir
yerdeydiler ki,kendini İllüzyonIarla saklayan bir bölgeydi; pozisyon ve
hareketini değiştiriyor ve yolcuların yer üzerinde bir işaret
saptamalarına imkan vermiyordu. Benzer olaylar,yüzyıllar sonra,' «tanrıların
unutulmuş arazisi»'ni geçerken yerli rehberleri tarafından terk
edilmis birçok kasif tarafından da rapor edilmiştir. Bunlar,
Philostratus'un rapor ettiği acaip olayların bir doğrulamasıdır.
Ansızın Apollonius
ve Damis’in önünde esmer derili bir çocuk belirir ve Apollonius'un
Grekçesi ile onlara, sanki gelişini bekliyormuş gibi hitap eder: «Refakatinizdekiler
burada durmalı, ancak siz olduğunuz sekilde gelmelisiniz. Çünkü,
Üstadlar'ın kendileri bu emri veriyorlar.»
'Üstadlar'kelimesi,
Tyana'Iı Apollonius'un kulakIarında Pisagor'u çagrıştırdıgı için,
hamalları ile eşyalarını memnuniyetle bırakarak yanına sadece yoldaşı
Damis i aldı. Apollonius, Iarehas veya Hiarchas (Kutsal Hükümdar) isimli
ve bilge insanların en 'yüksek yöneticisi olan' Kral'a takdim
edildiğinde, elinde vermek üzre olduğu mektubun kapsadıklarının"
o'nun tarafından tamamen bilindiğini gördüğü zaman oldukça şaşırdı.
Öyle' ki Kral, o'nun geride kalan ailesini ve Kapadokya'dan uzun
seyahatinin tüm olaylarını da biliyordu.
Apollonius,
bu Trans Himalaya ülkesinde birkaç ay . kaldı e : Apollonius ve Damis,
misafirlikleri sırasında, içinden parlak mavimsi ışık ışınlarının
çıktığı kuyular gibi inanılmaz şeylere tanık oldular.' «Pantarbe’’
veya ışık tasları öylesine ışık yansıtıyordu ki, gece gündüze dönüyordu.
Benzer mucizevi lambalar 19. Yüzyılda Father Huc tarafından da
görüldüydü. "Damis'e göre, bu şehrin ahalisi, güneşin gücünü faydalı
hale getirebiliyordu. Bilge insanlar, kendilerini 1m 'ye kadar yerden
levite edebiliyorlar ve havada kayıp gidiyorlardı.Apollonlus, bir
seremoni sırasında, elearindeki değneklerle yere vuran bilgelerin havada
uçtuklarını gözlemledi. Benzer olay, 20. yüzyılda bilgili David-Neel
tarafından Tibet'ten rapor edilmişti, böylece Philostratus'un öyküsü
onaylanıyordu. Bu kayıp şehrin yerlilerinin bilimsel ve zihinsel
başarıları, Apollonius'u öylesine etkilemişti ki, Kral Hiarchas, «Herşeyi
bilen insanların ülkesine geldiniz.» dediği zaman sadece başını
eğerek bunu kabul etmişti.
Damis,
kendilerinin bu Himalayalı ev sahiplerinin «dünya üzerinde ve
aynı zamanda da dünya üzerinde yaşamadıklarını» söylemektedir. Bu
gizemli cümlenın anlamı, o bilgelerin, spiritüel ve fiziksel her iki
dünya'da aynı anda yaşamaya" muktedir olduklarımıydı veya onlar, uzak
planetlerle haberleşme vasıtalarına mı sahipti ?Buraya değin
anlatılanlardan görüldüğü kadarıyla komünal olduğu anlaşılan sosyal
sistemlerini Apollonius şöyle tanımlamaktadır: «Dünyanın tüm
zenginliklerine malik ne var ki hiçbir şeye sahip değiller.» Bu
ülkenin insanlarının ideolojilerine göre, Kral, HiarchaS, «Tüm
Evren Canlıdır» şeklinde bir kozmik felsefe savunmaktaydı.
Veda zamanı
geldiğinde, Apollonius, dağarın bilge İnsanlarına şöyle söyledi: «Size
kara yolu ile geldim ve siz bana yalnızca deniz yolunu değil, fakat
bilgeliğinizle gôğün yolunu da açmış bulunuyorsunuz.. Bu şeylerin
hepsini Grekler'e gôtüreceğim, Tantalus Kadehi'ni eğer boşuna
içmemişsem, sanki şimdi buradaymışım gibi sizinle konusmaya devam
edeceğim» Bu açık ifade,telepatik haberleşme yöntemini belirtmiyor
mu?
Apollonius, buradaki
'Spiritüel Üstadları'ndan iki misyon aldı. Birincisi, geleceğin
önemli tarihsel yerlerine,belirli miknatıslar veya tilsımlar
gömecekti.Onlar, Acaba Shambhala Kulesindeki mucizevi Chintamani
taşı,nın parçaları mıydı?İkincisi, Apollonius, Roma
despotizm’ini sarsacak ve kölelik üzerine kurulu bir rejimi
yumuşatacaktı.
Apollonius ve Damis,
yavaşça, uzun batı yolculukları için Hindistan'ın düzlüklerine
indiler. Sonuç olarak Smyrna'ya (İzmir ) ulaştılar ki Hiarchas'a
göreApollonius, Palame des son enkarnasyonunun heykelini bulacaktı.
Damis Dam Bilge kralın tam işaret ettiği bölgede bulunan heykelin
örtüsünü kaldırmakta Apollonius'un hiçbir endişe göster mediğine
şahadet etmektedir.
Apollonius İtalya'ya
ulaştığında, otoriteler arasından soruşturmaya tabi tutuldu. «Neron
hakkında ne düşünüyorsun?) sorusunu Apollonius şöyle yanıtladı: «Onun
şarkı söylemesini asilce bir davranış olarak düşünebilirsiniz, fakat
ben onun susmasının kendisi asilce bir davranış
olacağını sanıyorum.»
Roma hükümetinin
filozofları tasfiye ettiği bir zamanda bunun gibi birşey söylemek
tehlikeli
Bir kılkırtılmanın yaratıImasıydı. Çok geçmeden Apollonius, şaşırtıcı bir olayın Vuku bulmasıyla, kendini Roma Mahkemesi ile yüzyüze buldu. Savcı, Apollonius'a yüklenen suçlarla dolu tomarı açtığı zaman,harfler ve kelimeler, gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olmaya başladılar. İddiaların yerine sadece bir boş tomar kalmıştı ve Mahkeme Apollonius'u serbest bırarakarak gitmesi
için zorlamıştı. Öte yandan, İmparator Vespasian döneminde hikmeti öylesine ödüllendirilmişti ki, Roma İmparatorluğu'na danışman olarak atanmıştı. Vespasian’ın oğlu Titus tahta çıktığı zaman,Apollonius hükümette ılımlı danışmandı. Yeni imparator ekleyerek şöyle der; Kendim ve ülkem adına, size tesekkürlerimi sunarım ve onlar unutulmayacaktır.»· .
Bir kılkırtılmanın yaratıImasıydı. Çok geçmeden Apollonius, şaşırtıcı bir olayın Vuku bulmasıyla, kendini Roma Mahkemesi ile yüzyüze buldu. Savcı, Apollonius'a yüklenen suçlarla dolu tomarı açtığı zaman,harfler ve kelimeler, gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olmaya başladılar. İddiaların yerine sadece bir boş tomar kalmıştı ve Mahkeme Apollonius'u serbest bırarakarak gitmesi
için zorlamıştı. Öte yandan, İmparator Vespasian döneminde hikmeti öylesine ödüllendirilmişti ki, Roma İmparatorluğu'na danışman olarak atanmıştı. Vespasian’ın oğlu Titus tahta çıktığı zaman,Apollonius hükümette ılımlı danışmandı. Yeni imparator ekleyerek şöyle der; Kendim ve ülkem adına, size tesekkürlerimi sunarım ve onlar unutulmayacaktır.»· .
Kendisini şeref
misafiri olarak davet eden Olimpiyat yurtları organizatörlerine
mektubunda, Apollonius Misyonunun amacını açıklar: Olimpiyat
oyunlarında hazır bulunmam için beni davet ediyorsunuz ve
bu nedenle bana elçiler gönderdiniz. Eğer ahlaki mücadelenin daha
büyük arenasını terketmemi gerektirmeseydi, fiziki
rekabetlerinizin birşeyircisi olmak üzere gelirdim.
İmparator Tius
sadece 2. yıl hüküm sürdü ve halefi ise;. Apollonius'u dinlemeyecek
kadar zalim ve gururlu kardeşi Domitian dı . Apollonius'un Doğulu
görünümü, sakalı ve uzun saçları,Domitian'ın öfkesini uyandırdı. Apollonius
85 yaşındaydı ve kutsiyete saygısızlık ve fesat ile yani Roma'ya karşı
faaliyetlerle suçlanmaktaydı. Uzun boylu ve heybetli Apollonius,
çocukluğunu bildiği Domitian'a, küçümseyen ve tepeden bir bakışla
baktı. Patrisyenler (Soylular), Neron'un günlerindeki yargılınımı
sırasında vuku bulan inanılmaz seyleri hatırlayip telaşa düştüler.
Domitian ve mahkeme(Tribunal),
Apollonius'un sonuçta
suçu kabul etmesi şartı ile, bilgeye yöneltilen suçlamaların
bazılarını geri almakla olayı ört bas etmek gibi beceriksizce bir
girişim ve teklif te bulundular, İmparatorun karşısında durup,
pelerinini bedenine sararak şöyle söyledi. «Bedenimi
hapsedebilirsiniz, fakat ruhumu asla ve hatta bedenime dahi
dokunamayacaksınız .. :» Daha sonra, halk localarında
oturan binlerce Romalı yurttaşın önünde mahkemenin ışık tufanı içinde
gözden kayboldu .
İ.S. 96 yılında,
ve 100 yaşında iken kısa bir süre için durduğu Efes'teki bir söylev
sırasında, toprağa korkunç bir bakış atfetti, üç adım ilerledi ve
bağırdı: «Vurun despota, vurun» Bu açık hava söylevine
katılan ahalinin çoğu gibi, tüm Efes kasabası sarsıldı ve şaşırdı.
Daha sonra Apollonius
hayretle şöyle söyledi: ‘’Athene adına, işte tam şimdi despot
katledildi.’’ (Despot Domi tian). O devirde, Roma'dan yola çıkan
posta ve haberler birkaç günde buralara enşirdi. Posta kuryesi oraya
vardığında, Roma'da imparator Domitian'a yapılan bir suikast
bildirisi getirdi. Dahası, Apollonius'un tarihsel söylevini vermekte
olduğu tam o anda suikast olayı vuku bulmuştu.
Apollonius'un ölümü ve
gömüldüğü yer, tarihte kaydedilmemistir, yüz yıla ulaştığı bilinen
yaşamını daha fazla sürdürebilir miydi?
Himalaya ötesinde,
üstadların mekanına geri dönmüş müydü?
Roma'nın
İmparatorluk döneminin talihli devri olan, Beş İyi İmparator'un
çağını açmasından ötürü Apollonius'un misyonu başarıyla
tamamlanmıştı. Bu imparatorların isimleri: Nerva,Trajan, Hadrian,
Antoninus Pıus ve Marcus Aurelius idi. Son ikisi büyük idalist ve
düşünür idiler. Gerçekte Maicus Aurelius, Kralların filozof
olmadıklarında insanların Altın Çağ'ı asla göremeyeceklerine inanan
Eflatun'un duasına bir cevap ve bir filozoftu.
Apollonius'un,
Roma'nın Beş İyi İmparatoru'nun gelişinin zeminini hazırlamasında
görüldüğü gibi, Majlar'ın, insanlık için hiçbir şey yapmadıkları
şeklindeki genel iddia yanlıştır. Belki üzücü olan şu ki,beşer
ilişkilerinde Kalbin Öğretisi'ni ortaya koymaya çalışan rehberlerinin
teşebbüslerine, insanlık, daima karşı koymaktadır.
( Agarta, Agarta Yer Altı Uygarlığı, Agarta Mahatmalar
Misyonu - Bilim Araştırma Merkezi )
APOLLONİUS = A+PAUL+NO+jESUs ???
Apollonius, İsa ve Pavlus:
İnsanmı yoksa Mitolojik efsanemi?
Acharya S / DM Murdock tarafından
Yüzyıllar boyunca, birkaç kişi
Tyana antik adaçayı Apollonius ve Hıristiyan kurtarıcı İsa Mesih'in
yaşamı arasındaki benzerliği fark etmiş değil, bir karşılaştırma en
önemlisi dördüncü yüzyılda "çok önemli bir Roma resmi" Sossianus
Hierocles tarafından ortaya çıkarılmıştır . Apollonius
ikinci iddia önceki birkaç on ölürken eski sözde, yaklaşık 100 yaşında
olduğu yaşadı, ancak tam olarak İsa'nın gelişi sırasında, birinci
yüzyılda yaşadığı söyleniyordu.
Bu Apollonius heykelleri yüzlerce Akdeniz
çevresinde yaygın bir "ilahi adamı" olarak ününü ile, Hıristiyan
döneminin ilk yüzyıllarda inşa iddia edildi. Olarak
imparatoriçe Julia Domna tarafından yaptırılan Philostratus, 210
etrafında oluşturulan bir biyografi dan esas bize sağlanan
Apollonius hayatında sayısız olaylar, acayip Mesih'in bu paralel. Bu Philostratus en ne varsa belirlemek zordur Apollonius Yaşam azından Apollonius 'un varlığının teyidi olması gibi görünse de, geçmişi oluşturmaktadır. Erken dönemlerde Hıristiyanlar başlayan suçlama artığını ancak Aslında, onun hayatı ve İsa'nın bu arasındaki garip tesadüflerden, o, İsa Mesih'in Tyana Apollonius üzerinde büyük ölçüde dayalı bir kurgusal karakter değil birkaç kişi tarafından ileri sürülmüştür ters yönde intihal.
Apollonius hayatında sayısız olaylar, acayip Mesih'in bu paralel. Bu Philostratus en ne varsa belirlemek zordur Apollonius Yaşam azından Apollonius 'un varlığının teyidi olması gibi görünse de, geçmişi oluşturmaktadır. Erken dönemlerde Hıristiyanlar başlayan suçlama artığını ancak Aslında, onun hayatı ve İsa'nın bu arasındaki garip tesadüflerden, o, İsa Mesih'in Tyana Apollonius üzerinde büyük ölçüde dayalı bir kurgusal karakter değil birkaç kişi tarafından ileri sürülmüştür ters yönde intihal.
Bu olası gelişme yanında İsa gibi, garip
çağdaş tarihin hiçbir yer bulur, Apollonius ve havari Pavlus, hayatları
arasındaki çarpıcı ilişki iddialarına rağmen, vardır onun bir kalabalık
ve iyi belgelenmiş bir parçası oldukça bir gürültü yapılmış olması
dünya. İsa ve Paul hem hikayeleri Apollonius bu imal
parçası olduklarını görünür. Tersi, bu yazarın okudu
görüşüne rağmen, aynı zamanda pek mümkündür. Ayrıca
Apollonius ve İsa hem yaptım ve onlar yapmış bildirilen her şeyi söyledi
ve biz olmadan diğerini kabul etme sahtekâr olacak bu durumda, dedi
tarihi şahsiyetler olduğunu olabilir, hem de temsil "Allah'ın
yeryüzünde."
Aşağıdaki tabloda, özellikle de çeşitli
kaynaklarda kaydedilen üç adam, hayatında germane olaylar ve özellikleri
özetliyor Apollonius Yaşam
ve İncil. Bu İncil'de "Tyana Apollonius," ne Apollonius
biyografisi Mesih, Paul, Hıristiyan ya da Hıristiyanlık söz etmez kabul
etmemesi gibi dikkat edilmelidir. (Burada olaylar
kronolojik olarak zorunlu değildir; ne listesi tamamlandığında bu önemli
konuyu bir daha dolgun işlem bütün hacmi gerektirir..)
Nerden geldiyse aklıma
A+PAUL=PAUL DEĞİL/OLMAYAN
NO+JESUS=İSA DEĞİL/OLMAYAN
APOLLONİUS= PAUL VE İSA DEĞİL APOLLONYUS
APOLLONİUS=a+PAUL+no+jESUs ??? APAULunİS(a)
aşağıdaki paralellikler tesadüf olabilir mi?
Nerden geldiyse aklıma
A+PAUL=PAUL DEĞİL/OLMAYAN
NO+JESUS=İSA DEĞİL/OLMAYAN
APOLLONİUS= PAUL VE İSA DEĞİL APOLLONYUS
APOLLONİUS=a+PAUL+no+jESUs ??? APAULunİS(a)
aşağıdaki paralellikler tesadüf olabilir mi?
Apollonius
|
İsa
|
Paul
|
Tarihi İ.Ö. 4 | Tarihi İ.Ö. 4 | C doğdu. 2 CE? |
Doğum mucizevi doğaüstü bir varlık tarafından açıklandı | Doğum mucizevi doğaüstü bir varlık tarafından açıklandı | |
Bir tanrının ve ölümlü bir kadının oğlu oldu | Bir tanrının ve bir ölümlü kadının oğlu oldu. | |
Tarsusdan filizlendi | Tarsusdan filizlendi | |
ufacık bir çocukken dindardı | ufacık bir çocukken dindardı | ufacık bir çocukken dindardı |
Aramicenin anadili olduğu iddiası | Aramicenin anadili olduğu iddiası | İbranice konuştuğu iddiası |
filozoflar ve sihirbazlarla ilişkili | filozoflar ve sihirbazlarla ilişkili | |
Damis isimli bir havarisi vardı. | Thomas adında bir havarisi vardı; çapraz adında Demas bir soyguncu mübarek | Bir mürit Anadolu'dan Demas adlandırılmış olsaydı |
Titus adlı bir bağlısı oldu | Titus adlı birbağlısı oldu | |
Demetrius ile bir bağlantı | Demetrius ile bir bağlantı | |
Stephanus ile bir bağlantı | Stephanus ile bir bağlantı | |
Plato etkilenerek | Yansıyan Platonculuk | Philo / Plato etkilenerek |
Servet Vazgeçtiği | Fesholmuştur servet | Embraced yoksulluk |
Takip yoksunluk ve sofuluk | Takip yoksunluk ve sofuluk | Takip yoksunluk ve sofuluk |
Uzun saç ve elbiseler giyerdi | Uzun saç ve elbiseler giyerdi | Uzun saç ve elbiseler giyerdi |
Babil krallığı için Tartışılan haremağaları | Cennet krallığı için Tartışılan haremağaları | |
Bekar ve çocuksuz oldu | Bekar ve çocuksuz oldu | Bekar ve çocuksuz oldu |
Oldu yağlanmış | Oldu yağlanmış | |
Kudüs'e gitti | Kudüs'e gitti | Kudüs'e gitti |
Antakya'da çok zaman geçirdi | Antakya'da çok zaman geçirdi | |
Akdeniz çevresinde yapılan misyonerlik yolculuklarda | Akdeniz çevresinde yapılan misyonerlik yolculuklarda | |
Üç yıl Doğu'ya gitti, nerede o bilgeler tarafından öğretildi | Üç yıl Doğu'ya gitti, nerede İsa tarafından öğretildi | |
Maneviyat takipçileri talimat Alıntı mektupları | Maneviyat takipçileri talimat Alıntı mektupları | |
Metaforlarla Spoke | Benzetmelerle konuştu | |
Efes'te Savaşan vahşi hayvanlar | Efes'te Savaşan "vahşi hayvanlar" | |
Testere ve geleceği tahmin | Testere ve geleceği tahmin | |
Yapılan mucizeler | Yapılan mucizeler | Yapılan mucizeler |
Hasta iyileşmiş | Hasta iyileşmiş | Hasta iyileşmiş |
Kötü ruhları dışarı Dökme | Cinleri Drove | Cinleri Cast |
Ölü bir Roma yetkilisinin kızı Yükseltilmiş | Ölü bir Yahudi yetkilisinin kızı Yükseltilmiş | |
Ünlü uzak ve geniş | Ünlü uzak ve geniş | Peki Akdeniz çevresindeki Hıristiyan cemaatleri bilinen |
Dini reformcu | Dini reformcu | Dini reformcu |
Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu | Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu | Tapınak rahipleri yetkili olarak konuştu |
Bir "yasagetirici" olarak konuştu | Bir "yasagetirici" olarak konuştu | |
Corinth bir dini topluluk Kuruluş | Corinth bir dini topluluk Kuruluş | |
"Barbarlar" ile Yunan kültürünü getirmek için bir misyonu oldu | "Milletler" Yahudi kültürü getirmek için bir misyonu oldu | |
Kendini dönüştürüldü "rafine edilmemiş" insanlar | Kendini dönüştürüldü "kaydedilmemiş" insanlar | |
Gökten bir "kurtarıcı" olduğuna inanılmaktadır | Gökten bir "kurtarıcı" olduğuna inanılmaktadır | |
Bir tanrı olarak tapılacak | Bir tanrı olarak tapılacak | Bir tanrı için Mistaken |
Bir büyücü olmakla suçlanan | Bir büyücü olmakla suçlanan | |
Hayatı tehdit etmişti | Hayatı tehdit etmişti | Hayatı tehdit etmişti |
Kimin doğruluk o meydan bir kral, daha önce Getirdi | Kimin doğruluk o meydan bir kral, daha önce Getirdi | |
Bir çocuk öldürmekle suçlanmıştı | Bir çocuk öldürmekle suçlanmıştı (Thomas Bebeklik İncili) | |
Roma İmparatoru tarafından Condemned | Romalı yetkililer tarafından Condemned | Roma İmparatoru tarafından Condemned |
Roma'da Tutuklu | Kudüs Tutuklu | Kudüs ve Roma'da Hapsedildi |
Mucizevi kaçan cezaevi | Mucizevi kaçan cezaevi | |
Shipwrecked oldu | Shipwrecked oldu | |
Yeraltına indi | Yeraltına indi | |
Cennete kabul edildi | Cennete yükseldiğine | |
Parlak bir ışık gibi kötüleyicisi ölümünden sonra ortaya çıktı | Parlak bir ışık gibi kötüleyicisi ölümünden sonra ortaya çıktı | |
Aynı anda iki yerde olmak Dedi | Aynı anda birçok yerde olduğu söyleniyor | |
Onun görüntü tapınaklarda saygı vardı | Onun görüntü kiliselerde saygı vardı |
Görüldüğü gibi, her üç erkek hayatını
arasındaki karşılık birçok önemli ayrıntı vardır. Bazı
açılardan, elbette, godmen biri veya benzeri Apollonius bunları okumuş
ya da öğrenmiş olmadan "her dilde" konuşmak ve anlamak mümkün olma
konusunda iddia ettiği gibi kendi kapasiteleri, üstün oldu.
Ilginç bir gelişme olarak, Apollonius ve
Paul yolculuklar birbirlerinin ters genellikle olsa, çok benzer bir yol
aldı. Aslında, Paul ve Apollonius tam olarak aynı zamanda
Efes'te ve Roma hem de olduğu hesaplanmıştır. Bu yerlerde
dini cemaatlere vaaz iki tür benzer ve güçlü erkekler, birbirlerine
bilinmeyen olsaydı çok garip olurdu. Elbette, sürece, onlar
vardı
birbirlerine. Garibi, Elçilerin İşleri kitabında Paul ile
Efes'te bir "Apollos", bir kısaltma olan "Apollos" adı bahseder
"Apollonius." Her halükarda, çeşitli kardeşlik ve gizem
okulu siteleri, Apollonius ve Paul hem aldığı yolu kapsayan aynı zamanda
daha az ya da Orpheus, sıfat olmuştur söylenen Dionysos dini, mitolojik
bir proselytizer olduğu saptandı IES
önce, yüzyıllar Hıristiyanlık döneminde. Birçok diğerleri
kuşkusuz ayrıca yüzyılları aşan bu Hıristiyanlık öncesi kutsal sitelerin
ve gizem okullarında bu hac yapılmış.
Sadece Paul ve Apollonius çok benzer olan
yolculuklarda, isimleri de vardır. Paul Yunanca "Paulos"
iken, Thayer Lexicon "Apollos", bazı eski otoritelere göre, sözleşmeli
olduğunu bildiren "Apollonios." İlginçtir, "Apollos"
şekilde Korintliler Pavlus'un 1. Mektubunda beş yerlerde, bahsedilen -
Paul isimleri ile juxtapositioned, "Cephas" ve Mesih; Paul ve Mesih;
veya Paul yalnız - büyük önem atfetmek gibi Onu. Daha da
adı Apollonius bu daralmanın, Apollos bulundu, Yeni Ahit'in Kodeksi
Bezae yılında uncontracted olduğu ileri sürülmüştür.
Ayrıca, adı "Apollonius," o evinced
olmuştur ", Pol" olarak da eski çağlarda kısaltılmış oldu ama bu yazar
iddia onaylamak mümkün olmamıştır. Bu daha İbranilere
Mektup'ta da yazarı "Paulos" ama "Apollos," İbraniler "İbranilere Yunan"
ve Apollonius yazılı olduğu gerçeğini göz önünde ilginç bir iddia
olmadığını ileri sürülmüştür bir yerli olduğu söyleniyordu Aramice'nin
İbranilere dil hoparlör. İşin garibi, İbraniler Marcion
tarafından derlenen ilk Yeni Ahit'te eksik üç mektupları biriydi. Dahası,
ortaya çeşitli "Pauline" yazıları vardır sonra
Apollonius hala hayatta olduğu söyleniyordu dönemde, Paul sözde ölüm.
Yüzyılda devam Philostratus tarafından
sunulan Apollonius hikayesi de ibadet noktasına Apollonius hayran
aristokrasi ile yazar, yani ikinci yüzyılda, gospel masal bariz olarak
kabul edilmesi gerektiğini daha fazla veya daha az ayrıntılı olarak
biliniyordu varsa Yarışmada girişimi. Bu senaryoda, inandım
ateşli Tevhide kendi gasp Godman aracılığıyla Capadoccian adaçayı ve
geçmek üzere ayarlayabilirsiniz dini hegemonya elde etmek için kendi
kaderi olduğunu, kendilerini insanlığın ruhani liderleri kanıtlamak.
Kaynaklar
:
Philostratus, Apollonius Yaşam ,
Conybeare İncil ,
RSV ve diğerleri
Bernard, Dr Raymond, Apollonius Nazarene , Sağlık Araştırma
"Tyana Apollonius," www.livius.org/ap-ark/apollonius/apollonius01.html
Waite, Charles, Yılın iki yüz kadar Hıristiyan
Din Tarihi Smith, William, "Apollonius
Tyanaeus," Yunan ve Roma Biyografisi ve
Mitoloji bir sözlük , www.apollonius.net /
tyanaeus.html
"
Apollonius, Jesus and Paul:
Men or Myths?
by Acharya S/D.M. Murdock
Over the centuries, not a few people have noticed a
resemblance between the lives of the ancient
sage Apollonius of Tyana and the Christian savior Jesus Christ, a
comparison most notably brought to light by the
"very important Roman official" Sossianus Hierocles in the fourth
century. Apollonius was said to have lived in the
first century, precisely at the time of Jesus's advent, although the
former supposedly lived to be around 100 years
old, while the latter allegedly died several decades earlier.
It is claimed that hundreds of statues of Apollonius
were erected during the first centuries of
the Christian era, with his fame as a "divine man" widespread around the
Mediterranean. Numerous events
in Apollonius's life, as provided to us principally from a biography
created around 210 by Philostratus,
commissioned by the empress Julia Domna, peculiarly parallel those of
Christ. It is difficult to determine what, if
any, of Philostratus's Life of Apollonius constitutes history,
although there appears to be confirmation
at least of Apollonius's existence. In fact, from the odd coincidences
between his life and that of Jesus, it
has been suggested by not a few people that Jesus Christ is a fictional
character based in large part on
Apollonius of Tyana, although Christians beginning in early times cast
the accusation of plagiarism in the opposite
direction.
In addition to this possible development are striking
correlations between the lives of
Apollonius and the apostle Paul, who, like Jesus, strangely finds no
place in contemporary history, despite claims
to his having made quite a ruckus in a populated and well documented
part of the world. It appears that the stories
of both Jesus and Paul were in part fabricated from that of Apollonius.
The opposite is also possible, although, in
this author's studied opinion, unlikely. It also may be that both
Apollonius and Jesus were historical figures who
did and said everything they are reported to have done and said, in
which case we would be dishonest in
accepting one without the other, both representing "God on Earth."
The following table outlines germane events and
characteristics in the lives of the three men,
as recorded in various sources, particularly the Life of Apollonius
and the Bible. It should be noted that
just as the Bible does not acknowledge "Apollonius of Tyana," nor does
Apollonius's biography mention Christ, Paul,
Christians or Christianity. (The events herein are not necessarily in
chronological order; nor is the list
complete. A fuller treatment of this important subject would require an
entire volume.)
Apollonius
|
Jesus
|
Paul
|
Born 4 BCE | Born 4 BCE | Born c. 2 CE? |
Birth miraculously announced by a supernatural being | Birth miraculously announced by a supernatural being | |
Was the son of a god and a mortal woman | Was the son of a god and a mortal woman. | |
Raised in Tarsus | Raised in Tarsus | |
Religiously precocious as a child | Religiously precocious as a child | Religiously precocious as a child |
Asserted to be a native speaker of Aramaic | Asserted to be a native speaker of Aramaic | Claimed to be a speaker of Hebrew |
Associated with wise men or magi | Associated with wise men or magi | |
Had a disciple named Damis from Asia Minor | Had a disciple named Thomas; blessed a robber on the cross named Demas | Had a disciple named Demas from Asia Minor |
Had an associate named Titus | Had an associate named Titus | |
Associated with a Demetrius | Associated with a Demetrius | |
Associated with a Stephanus | Associated with a Stephanus | |
Influenced by Plato | Reflected Platonism | Influenced by Philo/Plato |
Renounced wealth | Denounced wealth | Embraced poverty |
Followed abstinence and asceticism | Followed abstinence and asceticism | Followed abstinence and asceticism |
Wore long hair and robes | Wore long hair and robes | Wore long hair and robes |
Discussed eunuchs for the kingdom of Babylon | Discussed eunuchs for the kingdom of heaven | |
Was unmarried and childless | Was unmarried and childless | Was unmarried and childless |
Was anointed with oil | Was anointed with oil | |
Went to Jerusalem | Went to Jerusalem | Went to Jerusalem |
Spent much time at Antioch | Spent much time at Antioch | |
Made missionary journeys around Mediterranean | Made missionary journeys around Mediterranean | |
Traveled to the East for three years, where he was taught by sages | Traveled to the East for three years, where he was taught by Jesus | |
Wrote epistles instructing followers in spirituality | Wrote epistles instructing followers in spirituality | |
Spoke in metaphors | Spoke in parables | |
Fought wild beasts at Ephesus | Fought "wild beasts" at Ephesus | |
Saw and predicted the future | Saw and predicted the future | |
Performed miracles | Performed miracles | Performed miracles |
Healed the sick | Healed the sick | Healed the sick |
Cast out evil spirits | Drove out demons | Cast out demons |
Raised the daughter of a Roman official from the dead | Raised the daughter of a Jewish official from the dead | |
Famed far and wide | Famed far and wide | Well known in Christian communities around the Mediterranean |
Religious reformer | Religious reformer | Religious reformer |
Spoke authoritatively to temple priests | Spoke authoritatively to temple priests | Spoke authoritatively to temple priests |
Spoke as a "law-giver" | Spoke as a "law-giver" | |
Founded a religious community at Corinth | Founded a religious community at Corinth | |
Was on a mission to bring Greek culture to the "barbarians" | Was on a mission to bring Jewish culture to the "nations" | |
Converted "unrefined" people to himself | Converted "unsaved" people to himself | |
Believed to be a "savior" from heaven | Believed to be a "savior" from heaven | |
Worshipped as a god | Worshipped as a god | Mistaken for a god |
Accused of being a magician | Accused of being a magician | |
Had his life threatened | Had his life threatened | Had his life threatened |
Brought before a king, whose righteousness he challenged | Brought before a king, whose righteousness he challenged | |
Was accused of killing a boy | Was accused of killing a boy (Infancy Gospel of Thomas) | |
Condemned by Roman emperor | Condemned by Roman authorities | Condemned by Roman emperor |
Imprisoned at Rome | Imprisoned at Jerusalem | Imprisoned at Jerusalem and Rome |
Miraculously escaped prison | Miraculously escaped prison | |
Was shipwrecked | Was shipwrecked | |
Descended into the underworld | Descended into the underworld | |
Was assumed into heaven | Ascended into heaven | |
Appeared posthumously to a detractor as a brilliant light | Appeared posthumously to a detractor as a brilliant light | |
Said to be in two places at once | Said to be in many places at once | |
Had his image revered in temples | Had his image revered in churches |
As can be seen, there are many important details that
correspond between the lives of all three
men. In some ways, of course, one or the other of the godmen was
superior in his capacities, such as the claim
about Apollonius being able to speak and understand "all languages"
without having studied or learned them.
In an interesting development, Apollonius and Paul's
journeys took a very similar route, though
generally in reverse of each other. In fact, it has been calculated that
Paul and Apollonius were at both Ephesus
and Rome at precisely the same time. It would be very odd if two such
similar and powerful men, preaching to
religious communities in these places, were unknown to each other.
Unless, of course, they were each
other. Oddly enough, the book of Acts mentions an "Apollos" at Ephesus
with Paul, the name "Apollos" being an
abbreviation of "Apollonius." In any event, encompassing various
brotherhood and mystery school sites, the route
taken by both Apollonius and Paul was also more or less that of Orpheus,
a mythical proselytizer of the religion of
Dionysus, whose epithet was said to have been IES, centuries
before the Christian era. Many others
doubtlessly also made this pilgrimage to these pre-Christian sacred
sites and mystery schools over the
centuries.
Paul's Journeys
Apollonius's Journeys
Not only are the journeys of Paul and Apollonius very
similar, their names are as well. While
Paul is "Paulos" in Greek, Thayer's Lexicon states that "Apollos" is,
according to some ancient authorities,
contracted from "Apollonios." Interestingly, "Apollos" is mentioned in
five places in Paul's 1st Epistle to
the Corinthians, in such a way - juxtapositioned with the names of Paul,
"Cephas" and Christ; Paul and Christ;
or Paul alone - as to attribute great significance to him. It has
further been asserted that this contraction of
the name Apollonius, Apollos, was found uncontracted in the Codex Bezae
of the New Testament.
Moreover, the name "Apollonius," it has been evinced,
was also abbreviated in ancient times as
"Pol," but this writer has not been able to confirm that claim. It
has further been asserted that the author
of the Epistle to the Hebrews was not "Paulos" but "Apollos," an
interesting claim in consideration of the fact
that Hebrews is written in "Hebraistic Greek" and that Apollonius was
said to be a native speaker of the Hebraistic
language of Aramaic. Oddly, Hebrews was one of the three epistles that
were missing in the first New Testament
compiled by Marcion. Furthermore, there are various "Pauline" writings
that appeared after the alleged
death of Paul, during the period when Apollonius was said to be still
alive.
If the story of Apollonius was as well known in more
or less detail as presented by Philostratus
in the century proceeding that writer, i.e., the second century, with
aristocracy admiring Apollonius to the point
of worship, the gospel tale must be regarded as an obvious attempt at
competition. In this scenario, fervent
monotheists who believed it was their destiny to achieve religious
hegemony set about to outdo the Capadoccian
sage and, via their own usurping godman, prove themselves the spiritual
leaders of mankind.
Sources:
Philostratus, Life of Apollonius, ConybeareThe Bible, RSV and others
Bernard, Dr. Raymond, Apollonius the Nazarene, Health Research
"Apollonius of Tyana," www.livius.org/ap-ark/apollonius/apollonius01.html
Waite, Charles, History of the Christian Religion to the Year Two HundredSmith, William, "Apollonius Tyanaeus," A Dictionary of Greek and Roman Biography and Mythology, www.apollonius.net/tyanaeus.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)