Agarta İnisiyesi Apolionius
Bilim Araştırma Grubu
Bilim Araştırma Grubu
Gizemli
Ülke'de, yönetici Hiarchos ile Apollonius arasında şöyle bir konuşma geçer: «Apollonius
oturduğunda, Hiarchas, 'Herşeyi bilen insanların arasına geldiğinize
göre, bana istediğinizi sorun, dedi. Böylece, Apoltonıus onlara,
onların da Yunanlılar gibi, kendini bilmenin zor olduğunu
düşüneceklerini umarak, kendilerini bilip bilmediklerini sordu,
Fakat, Hiarchas onun hatasını düzeltip de; Bizler, kendimizi biIerek
[işe] başladığımız için, herşeyi biliriz. Hiçbirimiz, önce kendisini
bilmeden, bizim felsefemize yaklaşmaz deyince, Apollonius şaşırmıştı
..... Apollonius,
[Hiarchas'a] kendilerini ne zannettiklerini sorarak devam etti ve
Hiarchas yanıtladı, 'Tanrı.' «Apollonius, 'Neden?' diye sordu . 'Çünki,
bizler iyi insanlarız.
Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones,Baltimore, Maryland.
Penguin Books, 1970
Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones,Baltimore, Maryland.
Penguin Books, 1970
Hıristiyan
Kilisesi, Tyana'h Apollonius'u bir mıtolojik· varlık veya sonunda
Şeytan'ın bir ajanı'na dönüştürmek için tüm gücüyle herşeyi yaptı. Apollonius'un
mucizeleri, aşağıdaki ifadelerinde, Justin Martyr'in zihnindeki
şüpheden gördüğümüz gibi, Kilisenin ilk Babaları'nı rahatsız etmişti.
Justin Martyr
şöyle söylüyordu:
«Nasıl oluyor
da Apollonius'un
tılsımları dalgaların hiddetini ve rüzgarların şiddetini ve vahşi
hayvanların hücumunu engellemek gücüne sahip olabiliyor ve Rabbimiz'in
mucizeleri sadece tradisyonlarda korunurken, Apollonius'un kiler, tüm
izleyenleri saptıracak şekilde, böylesine çok ve hali hazırdaki
gerçekler içinde gerçekten tezahür etmiş olabiliyor?»
Apollonius'un
gerçekliğini, Tarihin şahadeti ispat eder .Roma tarihi, İmparator
Caracalla'nın Apollonius'un hatırasına hürmeten bir türbe inşa ettirdiğini
ve Alexander Severus'un ise kendi özel tapınapına Apollonius'un bir
heykelini koyduğunu söyler. Roma'daki Capitoline Müzesi, halen Apollonius'un
bir büstünü muhafaza etmektedir.
Roma imparatoru
Septimus Severus'un ikinci esi İmparatoriçe Julia Dorma, Tyana'lı Apollonius'un
yaşamına öyle bir ilgi göstermişti ki, İ. S. aşağı yukarı 200
yılında o'nun biyografisini yazması için Flavius Philpstratus'u
görevlendirmişti. Tyana'lı Apollonius"Hz. İsa’nın çağdaşı olmasına
rağmen . Philostatus'un ödevi imparatoriçenin kendi emrine verdiği, Damis'in
Güncesi; Moeragenes'in Kitapları ve Apollonius'un doksanyedi
mektubundan ötürü, 4 İncili yazan 4 havarinin ödevinden daha az zor
durumda değildi. Flavius Philostratus'un kitabının dökümantasyonu,
görünüşte inanılmaz şeyleri tasvir etmesine rağmen gene de değerlidir
.
Tyana'lı Apollonius’da,
şimdiki Türkiye'de bulunan ve o zamanlar Kapadokya denilen ülkenin'
Tyana' isimli kentinde, tıpkı Hz. İsa gibi, İsa'nın doğduğu yıl
olarak kabul edilen İ.S.4. yılda doğmuştu. Uzun boylu, yakışıkIı ve
çok zeki idi .14 yaşında iken, okul hocaları kendisinden daha fazla
birşey bilmedikleri için artık ona öğretmenliği bıraktılar. 16 yaşında
kendi W. Aesculapius tapınağına adadı ve Fisagoryen rahip oldu. Bu
zahit yaşam tarzı, çok geçmeden onun şifacılık ve durugörü
melekelerini şaşırtıcı derecede geliştirdi.
Apollonius, aynı
zamanda, sosyal adalet üzerine güçlü bir ideali benimsedi ve
fakirleri sömürenlere hucum etmeye başladı .. Philostratus, fakir halk
için çok pahalı hale gelen tahıl üzerine yapılan spekülasuyon
ile ilgili bir olaydan bahseder.
Hayretler
içerisinde kalan genç Apollonius’un Mısır tüccarlarına şöyle hitap
etmişti: «Toprak hepimizin anasıdır, çünkü adildir.
Fakat siz, adil olmadığınız için toprak sadece kendi annenizmiş
gibi hareket ettiniz.
Nadim
olmadığınız takdirde onun üzerinde kalmanıza izin vermeyecegim» Apollonius'ın
tehdidi arzu edilen sonucu yaratmış ve vicdansız spekülatörleri
durdurmuştu, Bu genç Neo Fisagoryen rahibin yaşamında önemli bir olay,
bir Daphnean Apollo rahibinin, tanrıların emri ile, üzerinde
diyagramlar işlenmiş birkaç ince metal levhayı kendisine getirmesi ile
vuku buldu; Bu, Fisagor yolculuğunda fil figürleriyle geçtiği
çöller, nehirler ve dağların bir haritasıydı ve diğer semboller
Filozofun Hindistan'a giderken izlediği yolu gösteriyordu. Apollonius
aynı yolu, izlemeye karar verdi ve bu yolcuğu boyunca gerekli
yardımcı vasıtaların hazırlığını yaptı·'
Babilonya'ya
vardığında, alışışmamış davranışı, Kralı cezbetti ve Kral, ülkesinde
uzun süre kalması için Apollonius'u davet etti. Nineve'de Apollonius,
sadık yoldaşı, gözbebeği ve yol rehberi olan Suriyeli Damis ile
karşılaştı. Halen mevcut olan öykülerinde görüldüğü gibi, Hindistan
ve Tibet'teki yolculuklarında uzun süre Damis ile birlikte idi. Apollonius
ve Damis, uzun ve ağır bir yolculuk sonra Indus'u geçtiler ve Ganj
Nehri yönünü izlediler. Ganj Vadisi'ndeki herhangi bir noktada
Kuzeye, Himayalar'a döndüler ve 18 günde dağ silsilelerini yürüyerek
tırmandılar. Bu seyahat onları, Tibet veya Nepal’in kuzeylerine
götürmüş olmalıydı. "Apollonius, bir Plana (haritaya) sahipti ve
Üstadlar'ın
Mekanı’nı tamamen biliyordu. Hedeflerine vardıklarına kanaat
getirdikleri zaman acı şeyler vuku bulmaya başladı… Geldikleri yolun,
arkalarından aniden kaybolduğunun acaip hissine kapıldılar. Öyle bir
yerdeydiler ki,kendini İllüzyonIarla saklayan bir bölgeydi; pozisyon ve
hareketini değiştiriyor ve yolcuların yer üzerinde bir işaret
saptamalarına imkan vermiyordu. Benzer olaylar,yüzyıllar sonra,' «tanrıların
unutulmuş arazisi»'ni geçerken yerli rehberleri tarafından terk
edilmis birçok kasif tarafından da rapor edilmiştir. Bunlar,
Philostratus'un rapor ettiği acaip olayların bir doğrulamasıdır.
Ansızın Apollonius
ve Damis’in önünde esmer derili bir çocuk belirir ve Apollonius'un
Grekçesi ile onlara, sanki gelişini bekliyormuş gibi hitap eder: «Refakatinizdekiler
burada durmalı, ancak siz olduğunuz sekilde gelmelisiniz. Çünkü,
Üstadlar'ın kendileri bu emri veriyorlar.»
'Üstadlar'kelimesi,
Tyana'Iı Apollonius'un kulakIarında Pisagor'u çagrıştırdıgı için,
hamalları ile eşyalarını memnuniyetle bırakarak yanına sadece yoldaşı
Damis i aldı. Apollonius, Iarehas veya Hiarchas (Kutsal Hükümdar) isimli
ve bilge insanların en 'yüksek yöneticisi olan' Kral'a takdim
edildiğinde, elinde vermek üzre olduğu mektubun kapsadıklarının"
o'nun tarafından tamamen bilindiğini gördüğü zaman oldukça şaşırdı.
Öyle' ki Kral, o'nun geride kalan ailesini ve Kapadokya'dan uzun
seyahatinin tüm olaylarını da biliyordu.
Apollonius,
bu Trans Himalaya ülkesinde birkaç ay . kaldı e : Apollonius ve Damis,
misafirlikleri sırasında, içinden parlak mavimsi ışık ışınlarının
çıktığı kuyular gibi inanılmaz şeylere tanık oldular.' «Pantarbe’’
veya ışık tasları öylesine ışık yansıtıyordu ki, gece gündüze dönüyordu.
Benzer mucizevi lambalar 19. Yüzyılda Father Huc tarafından da
görüldüydü. "Damis'e göre, bu şehrin ahalisi, güneşin gücünü faydalı
hale getirebiliyordu. Bilge insanlar, kendilerini 1m 'ye kadar yerden
levite edebiliyorlar ve havada kayıp gidiyorlardı.Apollonlus, bir
seremoni sırasında, elearindeki değneklerle yere vuran bilgelerin havada
uçtuklarını gözlemledi. Benzer olay, 20. yüzyılda bilgili David-Neel
tarafından Tibet'ten rapor edilmişti, böylece Philostratus'un öyküsü
onaylanıyordu. Bu kayıp şehrin yerlilerinin bilimsel ve zihinsel
başarıları, Apollonius'u öylesine etkilemişti ki, Kral Hiarchas, «Herşeyi
bilen insanların ülkesine geldiniz.» dediği zaman sadece başını
eğerek bunu kabul etmişti.
Damis,
kendilerinin bu Himalayalı ev sahiplerinin «dünya üzerinde ve
aynı zamanda da dünya üzerinde yaşamadıklarını» söylemektedir. Bu
gizemli cümlenın anlamı, o bilgelerin, spiritüel ve fiziksel her iki
dünya'da aynı anda yaşamaya" muktedir olduklarımıydı veya onlar, uzak
planetlerle haberleşme vasıtalarına mı sahipti ?Buraya değin
anlatılanlardan görüldüğü kadarıyla komünal olduğu anlaşılan sosyal
sistemlerini Apollonius şöyle tanımlamaktadır: «Dünyanın tüm
zenginliklerine malik ne var ki hiçbir şeye sahip değiller.» Bu
ülkenin insanlarının ideolojilerine göre, Kral, HiarchaS, «Tüm
Evren Canlıdır» şeklinde bir kozmik felsefe savunmaktaydı.
Veda zamanı
geldiğinde, Apollonius, dağarın bilge İnsanlarına şöyle söyledi: «Size
kara yolu ile geldim ve siz bana yalnızca deniz yolunu değil, fakat
bilgeliğinizle gôğün yolunu da açmış bulunuyorsunuz.. Bu şeylerin
hepsini Grekler'e gôtüreceğim, Tantalus Kadehi'ni eğer boşuna
içmemişsem, sanki şimdi buradaymışım gibi sizinle konusmaya devam
edeceğim» Bu açık ifade,telepatik haberleşme yöntemini belirtmiyor
mu?
Apollonius, buradaki
'Spiritüel Üstadları'ndan iki misyon aldı. Birincisi, geleceğin
önemli tarihsel yerlerine,belirli miknatıslar veya tilsımlar
gömecekti.Onlar, Acaba Shambhala Kulesindeki mucizevi Chintamani
taşı,nın parçaları mıydı?İkincisi, Apollonius, Roma
despotizm’ini sarsacak ve kölelik üzerine kurulu bir rejimi
yumuşatacaktı.
Apollonius ve Damis,
yavaşça, uzun batı yolculukları için Hindistan'ın düzlüklerine
indiler. Sonuç olarak Smyrna'ya (İzmir ) ulaştılar ki Hiarchas'a
göreApollonius, Palame des son enkarnasyonunun heykelini bulacaktı.
Damis Dam Bilge kralın tam işaret ettiği bölgede bulunan heykelin
örtüsünü kaldırmakta Apollonius'un hiçbir endişe göster mediğine
şahadet etmektedir.
Apollonius İtalya'ya
ulaştığında, otoriteler arasından soruşturmaya tabi tutuldu. «Neron
hakkında ne düşünüyorsun?) sorusunu Apollonius şöyle yanıtladı: «Onun
şarkı söylemesini asilce bir davranış olarak düşünebilirsiniz, fakat
ben onun susmasının kendisi asilce bir davranış
olacağını sanıyorum.»
Roma hükümetinin
filozofları tasfiye ettiği bir zamanda bunun gibi birşey söylemek
tehlikeli
Bir kılkırtılmanın yaratıImasıydı. Çok geçmeden Apollonius, şaşırtıcı bir olayın Vuku bulmasıyla, kendini Roma Mahkemesi ile yüzyüze buldu. Savcı, Apollonius'a yüklenen suçlarla dolu tomarı açtığı zaman,harfler ve kelimeler, gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olmaya başladılar. İddiaların yerine sadece bir boş tomar kalmıştı ve Mahkeme Apollonius'u serbest bırarakarak gitmesi
için zorlamıştı. Öte yandan, İmparator Vespasian döneminde hikmeti öylesine ödüllendirilmişti ki, Roma İmparatorluğu'na danışman olarak atanmıştı. Vespasian’ın oğlu Titus tahta çıktığı zaman,Apollonius hükümette ılımlı danışmandı. Yeni imparator ekleyerek şöyle der; Kendim ve ülkem adına, size tesekkürlerimi sunarım ve onlar unutulmayacaktır.»· .
Bir kılkırtılmanın yaratıImasıydı. Çok geçmeden Apollonius, şaşırtıcı bir olayın Vuku bulmasıyla, kendini Roma Mahkemesi ile yüzyüze buldu. Savcı, Apollonius'a yüklenen suçlarla dolu tomarı açtığı zaman,harfler ve kelimeler, gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olmaya başladılar. İddiaların yerine sadece bir boş tomar kalmıştı ve Mahkeme Apollonius'u serbest bırarakarak gitmesi
için zorlamıştı. Öte yandan, İmparator Vespasian döneminde hikmeti öylesine ödüllendirilmişti ki, Roma İmparatorluğu'na danışman olarak atanmıştı. Vespasian’ın oğlu Titus tahta çıktığı zaman,Apollonius hükümette ılımlı danışmandı. Yeni imparator ekleyerek şöyle der; Kendim ve ülkem adına, size tesekkürlerimi sunarım ve onlar unutulmayacaktır.»· .
Kendisini şeref
misafiri olarak davet eden Olimpiyat yurtları organizatörlerine
mektubunda, Apollonius Misyonunun amacını açıklar: Olimpiyat
oyunlarında hazır bulunmam için beni davet ediyorsunuz ve
bu nedenle bana elçiler gönderdiniz. Eğer ahlaki mücadelenin daha
büyük arenasını terketmemi gerektirmeseydi, fiziki
rekabetlerinizin birşeyircisi olmak üzere gelirdim.
İmparator Tius
sadece 2. yıl hüküm sürdü ve halefi ise;. Apollonius'u dinlemeyecek
kadar zalim ve gururlu kardeşi Domitian dı . Apollonius'un Doğulu
görünümü, sakalı ve uzun saçları,Domitian'ın öfkesini uyandırdı. Apollonius
85 yaşındaydı ve kutsiyete saygısızlık ve fesat ile yani Roma'ya karşı
faaliyetlerle suçlanmaktaydı. Uzun boylu ve heybetli Apollonius,
çocukluğunu bildiği Domitian'a, küçümseyen ve tepeden bir bakışla
baktı. Patrisyenler (Soylular), Neron'un günlerindeki yargılınımı
sırasında vuku bulan inanılmaz seyleri hatırlayip telaşa düştüler.
Domitian ve mahkeme(Tribunal),
Apollonius'un sonuçta
suçu kabul etmesi şartı ile, bilgeye yöneltilen suçlamaların
bazılarını geri almakla olayı ört bas etmek gibi beceriksizce bir
girişim ve teklif te bulundular, İmparatorun karşısında durup,
pelerinini bedenine sararak şöyle söyledi. «Bedenimi
hapsedebilirsiniz, fakat ruhumu asla ve hatta bedenime dahi
dokunamayacaksınız .. :» Daha sonra, halk localarında
oturan binlerce Romalı yurttaşın önünde mahkemenin ışık tufanı içinde
gözden kayboldu .
İ.S. 96 yılında,
ve 100 yaşında iken kısa bir süre için durduğu Efes'teki bir söylev
sırasında, toprağa korkunç bir bakış atfetti, üç adım ilerledi ve
bağırdı: «Vurun despota, vurun» Bu açık hava söylevine
katılan ahalinin çoğu gibi, tüm Efes kasabası sarsıldı ve şaşırdı.
Daha sonra Apollonius
hayretle şöyle söyledi: ‘’Athene adına, işte tam şimdi despot
katledildi.’’ (Despot Domi tian). O devirde, Roma'dan yola çıkan
posta ve haberler birkaç günde buralara enşirdi. Posta kuryesi oraya
vardığında, Roma'da imparator Domitian'a yapılan bir suikast
bildirisi getirdi. Dahası, Apollonius'un tarihsel söylevini vermekte
olduğu tam o anda suikast olayı vuku bulmuştu.
Apollonius'un ölümü ve
gömüldüğü yer, tarihte kaydedilmemistir, yüz yıla ulaştığı bilinen
yaşamını daha fazla sürdürebilir miydi?
Himalaya ötesinde,
üstadların mekanına geri dönmüş müydü?
Roma'nın
İmparatorluk döneminin talihli devri olan, Beş İyi İmparator'un
çağını açmasından ötürü Apollonius'un misyonu başarıyla
tamamlanmıştı. Bu imparatorların isimleri: Nerva,Trajan, Hadrian,
Antoninus Pıus ve Marcus Aurelius idi. Son ikisi büyük idalist ve
düşünür idiler. Gerçekte Maicus Aurelius, Kralların filozof
olmadıklarında insanların Altın Çağ'ı asla göremeyeceklerine inanan
Eflatun'un duasına bir cevap ve bir filozoftu.
Apollonius'un,
Roma'nın Beş İyi İmparatoru'nun gelişinin zeminini hazırlamasında
görüldüğü gibi, Majlar'ın, insanlık için hiçbir şey yapmadıkları
şeklindeki genel iddia yanlıştır. Belki üzücü olan şu ki,beşer
ilişkilerinde Kalbin Öğretisi'ni ortaya koymaya çalışan rehberlerinin
teşebbüslerine, insanlık, daima karşı koymaktadır.
( Agarta, Agarta Yer Altı Uygarlığı, Agarta Mahatmalar
Misyonu - Bilim Araştırma Merkezi )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder