30 Aralık 2012 Pazar

DOĞANIN ŞİİRİ BAHÇELİ

Doğanın şiiri

BAHÇELİ

(dolayısıyla: Tyana/Kemerhisar)

Prof. Dr. Asım TANIŞ
(Dikkat: 2005 yılında Tyana'nın “Küçük oğlu” olarak tanımladığım “Bahçeli” için düzenlediğim, bu yazıyı,
o zaman da belirttiğim gibi, onun kardeşi/ağabeyi, dolayısıyla, gerçekte, kesinlikle, isteseler de,
birbirinden ayrılamayacakları, yazgıları da birlikte başlamış, birlikte bugüne dek sürüp gelmiş,
bugünden sonra da, birlikte ileri gitmek zorunda olan, Tyana'nın “Büyük Oğlu” olarak tanımladığım “Kemerhisar” bölümüne de, kimi yerlerde kısaltıp, koymayı yerinde buldum.)
Bahçeli Belediye Başkanı, Sayın Fatih Kaya, gönderdiği, 20.04.2005 günlü yazısıyla,
kasabanın daha iyi tanıtılması amacıyla, yeniden düzenlemekte oldukları, "Bahçeli İnternet Köşesi" için,
benden, "genel olarak gözlem ve düşüncelerim"le birlikte, "kendimi, yaptığım çalışmaları da tanıtan"
bir yazı istedi.
Ben de, "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır!" ya da "Cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okur!" atasözlerinden yola çıkarak, bu konuda, şimdilik, elimden geleni aşağıda sunuyorum.
Ancak, aşağıda okuyacaklarınızın, önce ana çizgilerini vermeyi yararlı sayıyorum. Nedeni ise, isteyenin, bu yazının yalnızca kendisini ilgilendiren bölümlerini okuyup gerisini atlayabilmesine olanak bırakmaktır.
Bir anlamda kitapların başında ya da sonunda verilen "İçindekiler" ya da "Konular" sayfası gibidir.




Bahçeli'nin geçmişi

"Geçmişini iyi bilmeyen ne bugününü ne de yarınını iyi ayarlayabilir!" görüşünden yola çıkarak, Bahçeli'nin geçmişi konusunda, bildiğim kadarıyla, yazılmış bir tarih olmamakla birlikte, daha önceleri o yöreyle ilgili olarak yaptığım gibi, gerek elimdeki yazılı kaynaklardan gerekse o bölge açısından, yerinde, yaptığım araştırma ve incelemelerden elde ettiğim bilgilerin bir bölümünü çok derine inmeden sıralıyorum.

A- Önce efsane olarak

Bahçeli konusunda yazılmış bir efsane yoktur sanıyorum. Ancak yarısını yerel gerçeklere, yarısını kutsal ve başka kitaplarda yazılıp söylenmekle birlikte, doğru olup olmadığı kimse tarafından kesinlikle kanıtlanmamış ve kanıtlanamayacak, bilgilere dayandırarak, aşağıdaki "efsane"yi bir "Doğanın Şiiri Bahçeli'nin Efsanesi" olarak ileri sürmek istiyorum:
Evrenin ve, şu sırada elimizde olan bilimsel verilere göre, evren içindeki en güzel yerin, yeryüzünün, yaratıcısı, Tanrı, yalnızlıktan sıkılıp, kendine benzer birini, bütün insanların atası (yani: atamız) sayılan kişiyi, erkeği, yaratmış ve onu cennetine koymuştur.
Ancak kişi de, yalnız başına cennette dolaşmaktan sıkılarak, Tanrı'dan, kendisine bir de eş yaratmasını istemiş. Tanrı da kadını (yani: ilk anamızı) yaratmış.
İkisi birlikte cennette yiyip içip gezip tozarken, bir gün kadın (yani: ilk anamız), yemeleri Tanrı'ca kesinlikle yasaklanan elmayı ya da ayvayı, (Kemerhisar-Bahçeli ağzıyla "boğazı örmeli" diyebileceğimiz, ilk atamız), erkeğe yedirince, Tanrı kızmış, ikisini de cennetten çıkarıp yeryüzüne sürgüne göndermiş.
Yeryüzünde ilk durakları, şimdiki, Güney Afrika'nın bir yeri olmuş. Burda çoğalarak yeryüzüne dağılmışlar, kendilerine yeni yerleşim yerleri aramışlar.
Kişioğullarının bir bölümü, bu arayışları sırasında, o zamanlar, yeryüzünün, yerleşime en elverişli, en güzel, birkaç yerinden birisi olan, Anadolu'ya, sıradağların tek kapısı sayılacak, Gülek Boğazı'nı geçerek girmişler, doğudaki tepelerin eteğindeki yoldan kuzeye doğru ilerlemeye başlamışlar.
Çok gitmeden yolun batısındaki bir su kaynağının yanında durup dinlenmişler, yorgunluklarını gidermişler.
Yeniden yola koyulmak için ayağa kalktıklarında, içlerinden birisi, çevreye iyice bir göz attıktan sonra şöyle demiş: "Bakın, güneyimiz, doğumuz, kuzeyimiz dağlarla, tepelerle çevrili, güneyimizde ise sonsuz bir ova göz alabildiğine uzanıp gidiyor. Şu oturup dinlendiğimiz kaynağın, pınarın, buz gibi kaynayan, küçük bir ırmak gibi gürleyip akan, suyu, şu dağların, tepelerin olduğu yerlerden geliyor, önündeki ovaya akıp gidiyor. Binlerce yıldır akıp durduğu gibi bundan sonra da akacaktır. Kendi başına, hiç insan eli değmeden, neler yetiştirmiş neler akıp gittiği yerlerde. Bir de insan eli değse kimbilir daha neler yetiştirilmesine olanak verecektir?
Başka bir yere gitmeye ne gerek var? Böyle temiz, güzel, elverişli ortamı başka yerlerde zor buluruz. Burası sanki ilk atamızın gökte yaşadığı cennet gibi.
Biz, aklımızı kullanarak, burasını daha da güzel yapabiliriz.
Önce su kaynağının üstündeki tepeye yerleşelim. Sonra, zamanla, biz olmasak da, torunlarımız, gerektiğinde, bu sudan yararlanarak, ovada yerleşme koşullarını yaratıp oraya inerler.
Şimdi bizim ilk işimiz başıboş akan bu suya bir düzen vermek olmalı. Böylece, bizim gibi, gelişigüzel akan bu suyun da bir yeri yurdu olur.
Onun olduğu yere bir havuz, yanına da, bizi ve, evrendeki en güzel yeryüzüyle birlikte, burasını da yaratan Tanrı için, bir tapınak yapalım. Tapınağa "Köşk" adını verelim.
Su perileri de, istedikleri zaman gelip, tapınağın yanında, bu havuzdaki suda yıkansınlar. Gençler bu suyun yanında, Tanrı'ya adayacağımız tapınağın önünde, evlenip hep birbirini sevme, birbirine bağlı kalma sözü versinler. Bundan böyle de suyun adı "sözünü tutanların suyu" olarak kalsın.
Havuzdan çıkan suyun akışını da düzenleyelim. Gelişigüzel akmasın. Ona, sağa sola, ovaya doğru düzenli akabilmesi için arklar yapalım. Arkların eğimli olduğu yerlere değirmenler kuralım yetiştirip ekmek yapacağımız buğdayları öğütmesi için. Suyun kaynağına yakın yerdeki değirmene "yukarı değirmen", en aşağıdakine de "aşağı değirmen" adını verelim.
Gene suyun izlediği yol üzerinde, uygun yerlere, kadınlarımızın göksu yıkamaları ve yıkanmaları için "yunak" da yapalım.
Bu su, kendisine verdiğimiz düzenle, karşımızda gördüğünüz bütün bu yerleri, yeşillikle, çeşit çeşit ağaçlarla, bitkilerle dolu, bir değil, yüzlerce, binlerce cennet bahçesine çevirecektir.
Şimdi bizler, sonra da torunlarımız, bu, doğal olduğu için, sağlıklı, yeryüzü cennetinde yaşamlarını sürdürecekler.
Sırası gelecek burası çok önemli bir yer olacak. Krallar gelip geçecek, konacak bu yerlerde. Kraliçeler gelip yıkanacak yapacağımız havuzda karacak bu suda.
Yeryüzü varoldukça varolacak bu yeryüzü cenneti. Yeter ki biz, çocuklarımız, torunlarımız, onları izleyip duracak kuşaklar, bu yeryüzü cennetinin değerini ve onu koruyup sürdürmesini bilelim!....
Onun bu konuşmasını dinleyen yoldaşları, başka yere gitmeyi bırakıp orda yerleşirler.
Kolları sıvarlar. Emekleriyle günden güne, eskisinden daha güzel yapmak için çalışırlar burasını ve bugüne dek getirirler!


B- Belgelenmiş geçmiş olarak

Bahçeli'nin geçmişiyle ilgili bilgileri, Kemerhisar için olduğu gibi, o bölgenin geçmişi konusundaki yazılı kaynaklardan edinebiliriz.
Eldeki yazılı kaynaklara göre, geçmişin en eski ve en önemli kentlerinden birisi sayılabilecek "Tyana"nın yerinde, yönetim olarak ayrı gözükseler de, gerçekte, her açıdan olduğu gibi, tarihsel açıdan da, bir bütün oluşturan, birbirinden kesinlikle ayrılamayacak, bütün özellikleri ortaya konmuş olmamakla birlikte, aynı değerde iki yer var. Bunlardan birisi Kemerhisar, öbürü ise Bahçeli'dir.
"Bahçeli'yi "Tyana'nın küçük oğlu", "Kemerhisar"ı da "Tyana'nın büyük oğlu" olarak tanımladım sürekli olarak. Ancak bu büyüklük, yalnızca, kapladığı alan ve nüfusu dolayısıylaydı. Bilindiği gibi, alan büyüklüğü ve nüfus gerçek büyüklüğü göstermez, "Akıl yaşta değil baştadır!" sözünde olduğu gibi. Kişinin ve yerlerin büyüklüğünü ortaya koyacak, gösterecek pek çok etken vardır. Ülke, kasaba, kişi küçücük olabilir ama büyük işler başarabilir. Her büyük küçükten olur.
Yeryüzünde gelip geçmiş en büyük imparatorluklar bile küçücük yerlerde, becerikli kişilerin emeğiyle, uğraşlarıyla ortaya çıkmıştır.
Tyana'nın, şu sırada, bilinen, yazılı kaynaklara dayalı geçmişi, M.Ö. 1700 yıllarına uzanıyor. O zaman bile buralarda yaptığı büyük bir savaştan sonra Hitit birliğini kuran kralın oğlunu Tyana'ya vali olarak göndermesi, Tyana kentinin Hititler'den önce de varolduğunu ve büyüklüğünü kanıtlamaya yeter.
Bahçeli "Köşk Höyük"te yapılan kazılardan elde edilen bilimsel sonuçlar burasının M.Ö. 5600 yıllarında da, Konya'daki Çatalhöyük kadar önemli, bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymuştur.
Bunlardan da "eski Tyana kentinin şimdi yerinde bulunan Kemerhisar ile Bahçeli kasabalarının en azından 7.500 yıllık bir geçmişi olduğu" sonucu çıkarılabilir kuşkusuz.
Bu geçmişle ilgili olarak bugüne dek yazılı kaynaklardan, kazılardan elde edilen bilimsel veriler, övünç kaynağı olmakla birlikte, bilinmesi, ortaya çıkarılması gerekli, belki daha çok yıllar isteyecek, bilgilerin, denizde damla ölçüsünde demesek de, gerçekte, çok küçük, küçücük bir bölümünü oluşturmaktadır.
M.Ö. 740-750 yıllarına doğru küçük bir Hitit krallığının, M.S. 371'de Küçük Kapadokya'nın başkenti bile olmuş, Roma-Bizans döneminin en önemli kentlerinden birisi, Büyük İskender'den başka, Roma, Bizans imparatorlarının da sık sık uğrak verdiği yerlerden birisi, geçmişin en önemli kişilerinden biri sayılan, Roma İmparatorluğu'nu, ilkin bu yörelerde de yayılmaya başlamış hıristiyanlığı, sonra müslümanlığı etkilemiş, Romalılarca birkaç yüzyıl İsa'ya karşı çıkarılmış, ondan bile üstün tutulmuş, Tyanalı Apollon'un yurdu, Tyana konusunda, şimdiye dek yazılanlara ve toprak üstündeki kalıntıların incelenmesine dayalı, derli toplu bir yapıt, o da yabancıların emeği ve araştırmasıyla, ancak 2000 yılında ortaya konabilmiştir.
Dolayısıyla Tyana'nın, ve ona bağlı olarak, Kemerhisar ile Bahçeli'nin, gerçekten çok önemli, ilginç, araştırılmaya değer, geçmişini bütün yönleriyle ortaya koyup bundan yalnızca övünç nedeni olarak değil, yöreye ilgi, turist çekme, iş alanı yaratma açısından da yararlanmak isteyen aydınlara pek çok iş, çalışma düşmektedir.
Böyle bir etkinlik de, kağıt üstünde, sözle, birkaç kişiyle, olmaz, benim kendi ölçülerim, olanaklarım sınırları içinde, hiçbir çıkar düşünmeden, hiçbir karşılık beklemeden yaptığım gibi, pek çok aydın tarafından, bilimsel yöntemlerle yapılacak araştırmalarla, incelemelerle gerçekleşir.


C- Yazılı kaynaklardaki geçmiş

Görünüşte, ilk bakışta, hiçbir şey yok gibi gelir. Oysa, yöremiz konusunda, hepsi derlenip bir araya getirildiğinde, şimdilik, binlerce sayfalık diyebileceğimiz, ilerde belki de onbinlerce sayfayı bulacak bilgi vardır. Bunlar, araştırmalarla, incelemelerle günden güne artacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Yalnızca, benim kişisel çabamla, yıllar boyu, derleyip topladığım bilgiler, düzene konulup sunulduğunda birkaç bin sayfayı bulur. Ancak işim yalnızca bu olmadığı için, yaşamın ortaya çıkardığı gereksinimler bir tek bununla uğraşmamı engelliyor.
Öyle olunca, karınca kararınca, yapabildiğimi ortaya koyabiliyorum.
Başkaları da, başka aydınlar da işe el atarsa, gerçekten değerli yapıtlar ortaya çıkar.
Şimdi, bildiğim, öngördüğüm kadarıyla, bu konuda neler yapılabileceğini sıralayayım:

  1. Tyana konusundaki, Türkçe ve başka dillerdeki, bütün yazılı kaynaklar (ki bunların yalnızca başlıkları, bir değil birkaç kitap oluşturur) düzenli biçimde, bir kitap olarak, araştırmacılara, incelemecilere sunulmalı. Yalnızca benim elimdeki adlar, belki, bir kitap oluşturacak sayıda.
  2. Bu kaynaklardan Türkçe olanlardaki bütün bilgiler çıkarılıp, yabancı dil bilmeyen, araştırmacılarca da, çıkarılıp yararlanılacak durumda sunulmalı.
  3. Yabancı dillerde (özellikle: İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Arapça, Yunanca ....) kaynaklar da, varsa, bu dilleri bilen araştırmacılar tarafından derlenip sunulmalı.
  4. Tyana konusunda, şimdiye dek yayımlanmış, en derli toplu çalışma olup, Alman araştırmacılar (Dietrich Berges - Johannes Nollè) tarafından, yaklaşık dört yıl süren bir inceleme, araştırma sonunda, 2000 yılında, iki cilt olarak, "Tyana 1,2," adı altında (Bonn'da), Almanca, yayımlanmış, çok önemli yapıtın Türkçe'ye çevrilmesi sağlanmalı. Bunun gerçekleşmesi için gerekli girişimler yapılabilir. Bu, başka çalışmalar için, bir temel, bir çıkış noktasını oluşturabilir.
    Ancak bunun yapılabilmesi için, şu sırada, çok iyi Almanca bilmek gerektiğini sözlerime ekleyeyim.
  5. Tyanalı Apollon ve yaşamı konusunda, en önemli, az önce sözünü ettiğim Alman araştırmacılar da içinde olmak üzere, bütün bilim adamlarının başvurduğu, kaynak, bildiğim kadarıyla, "İtalyanca, İngilizce, Fransızca" olarak da yayımlanmış, (Filostrato'nun) "Tyanalı Apollon'un Yaşamı" adlı yapıttır.
    Bu yapıtın İtalyanca'sını derinlemesine çok iyi incelediğim, Tyanalı Apollon'la ilgili olarak verdiğim bilgileri çıkardığım için, bunun, şimdilik tümü olmasa bile, önemli bölümlerini Türkçe'ye benden başkası, gerektiği gibi, aktaramaz. İçinde bulduklarımı İtalyanlar bile görememiş. Bunu ben üstleniyorum.


Ç- Yazılı olmayan kaynaklardaki geçmiş.

Şu sırada yazılı olmayan kaynaklar ve bunlarla ilgili olarak yapılabilecekler, bence, şunlar:

  1. Köşk Höyük'te 16 yıldır süren kazı çalışmaları ve elde edilen buluntular ve bilimsel veriler.
    Bu kazıdan, bugüne dek çıkmış olup, şu sırada Niğde Müzesi'nde sergilenen ve sergilenmeyen) buluntular konusunda yetkili kazı üyelerince yayımlanmış bilimsel yazılar.
    Bu yazılar, çıkan önemli buluntuların resimleriyle birlikte, küçük bir kitapçık olarak sunulabilir.
  2. Bahçeli sınırları içindeki "Direktaş" ve "Adıyaman"da, yer altında, çok önemli kalıntıların bulunduğu anlaşılıyor Alman araştırmacıların çıkardıkları yapıtta ortaya koyduklarına göre.
    Yanılmıyorsak, gene aynı yapıtın araştırmacı-yazarları, kesin olmasa da, Direktaş'ta "Tyanalı Apollon" için yapılmış bir tapınak olabileceği varsayımını ileri sürüyor.
    Ayrıca Adıyaman'da toprak altında, çok önemli kalıntıların yattığı açık.
    Dolayısıyla, bu iki yerde, gecikmeden, kazı çalışmaları yapılabilmesi için, Bahçeli Belediyesi ve yetkilileri, Bahçeli'yi gerçekten seven aydınlarla elele verip, sonuca ulaşacak girişimlerde bulunmalı. Her şeyi yukardan, başkalarından, beklememeli.
  3. Çok olmasa da, Bahçeli içinde toprak üstünde, şurda burda bulunan kalıntılar bir araya toplanıp "açıkhava müzesi"nde sergilenmeli.
    Bu kalıntıların hemen hepsi araştırmacılarca incelenmiş, neler oldukları saptanmıştır.
  4. Gene yanılmıyorsam, Eftiyan (ya da: İftiyan) ya da Yediodalı denilen yerdeki, (ilk) hıristiyanlık döneminde yapılmış olmaları gereken kaya kiliseleri, içindeki freskler inceletilip, olursa, onarılmalı ve görmek isteyenlere sunulmalı.
  5. "Köşk"e bu adı verdiren, ve kalıntıları, bence, Köşk Havuzu'nun kuzeyinde, toprak altında bulunması gereken, yapıyla ilgili olarak, şimdilik sınırlı olsa da, bir deneme kazısının yapılması sağlanmalı.
    Bu kazı ilginç sonuçlar verecek olursa sürdürülebilir ve ortaya çıkacak yapı kalıntıları, o alana, gerçekten, şimdikinden çok daha büyük ilgi çekebilir.





Bahçeli'nin şimdiki durumu ve (geleceği de gözönüne alarak) yapılması gerekenler, yararlı olabilecekler.

Bu konudaki görüşlerimizi de aşağıda veriyoruz:
  • A- Arkeolojik açıdan (tarihi kalıntılar-buluntular açısından): (daha önceki, Ç bölümünde verdiğimiz kimi ayrıntıları burda biraz daha geniş olarak sunuyoruz.)

    1. Köşk Höyük Köşk Höyük ve burda yirmi yıla yaklaşan bir süredir yapılagelmekte olan kazılar yalnız Bahçeli ve dolayısıyla Tyana bölgesi, Kemerhisar, Niğde İli değil, İç Anadolu, Türkiye, dünya geçmişi için de çok önemli sonuçlar vermiştir kazı sonuçlarına dayanarak yayımlanan bilimsel yazılara göre.
      Bu kazıların, kazı yapanlar için de, en olumlu koşullarda, sürdürülmesi gerçekten, hepimizin gönülden bir dileği olmalı.
      Şimdiki durumda, Bahçeli Köşk Höyük'ten, Bahçeli'ye, o bölgeye ilgi, yerli ve yabancı turist çekmek için yararlanabilir mi, yararlanabilirse nasıl yararlanabilir? Görüşümüze göre yararlanabilir. Elde edilen sonuçlar buna elverişlidir. Bunun da yapılabilmesi için, kazıların sonuçlanmasını beklersek, daha çok yirmi, otuz, kırk yıl değil yıllar beklemek gerekecektir.
      Oysa, başka yerlerde de uzun yıllar süren, doğal olarak, bir türlü bitmeyen ve bitmek zorunda olmayan kazıların yapıldığı yerlerin bir bölümü, yetkililerin işbirliğiye, kılavuz eşliğinde gezilip görülmeye açılır, bütün Köşk Höyük konusunda yeterli, doyurucu, ve bir kezde bitmeyip sürecek olan, bir tanıtma etkinliğiyle.
      Malınızı satmayı, alıcıya sunmayı bilmezseniz alıcı gelmez. Biz de bir söz vardır: Balın olsun arı Bağdat'tan gelir diye. Bu sözü, acı şaka biçiminde de olsa, şu anda şöyle de değiştirebiliriz: Irak'ta petrol olsun. Bush Bağdat'a ta Amerika'dan bile gelir!
      Bir başka örnek daha var: Bir Yahudi tüccarın yüz lirası varsa, bir lirasıyla mal alır, doksandokuz lirasıyla bunun reklamını yaparmış.
      Oysa Türkiye'de doksandokuz liralık malın bir liralık bile doğru düzgün tanıtılmasını yapmıyoruz. Ondan sonra kimse gelmiyor diye yakınıyoruz.
      Tanıtmayı sürekli yapacaksınız, bilen kişilerce, ilgiyi çekecek biçimde, yapacaksınız. Bir kez, yetkisiz kişilerce, tatsız tuzsuz biçimde, Nasreddin Hoca'nın "kar katması" gibi, tanıtma yaparsanız kimse gelmez.
      1970'ten beri bulunduğum, pek çok özelliğini incelediğim ve ilerde "Tanış gözüyle Venedik" adlı bir yapıtta, İtalyanların bile görmediği özelliklerini ortaya koymayı tasarladığım, her yıl en azından beş milyon turistin geldiği, Venedik'te, pek çok şey arasında, şunu da gördüm: Adamlar, biraz abartarak söylüyorum, bir serçenin çiş yapmasını bile öyle ilginç duruma getirip turiste sunuyorlar ki yüzlerce kişi gelip bakıyor nasıl bir şeymiş gibi. Oysa bütün serçeler, her yerde, aynı çişi yaparlar!
      Dolayısıyla Köşk Höyük'ün de ortaya konup tanıtılacak, ilgi çekecek pek çok ayrıntıları vardır. Biz bunlardan yararlanmasını bilelim.
    2. Roma Havuzu Bu havuza ve çevresine, son yıllarda, oldukça güzel bir düzen verilmişe benziyor, her ne kadar, arkeologların ve çevrecilerin görüşlerini bilmesek de.
      Eski Tyana'nın, işin ilginç yönü, ikisi de suyla ilgili, en önemli, en görkemli iki kalıntısından (Kemerhisar'da "sukemerleri", Bahçeli'de "su havuzu") birisi olup şimdiki Bahçeli'nin, geçmişini en güzel biçimde ortaya koyan tek anıttır.
      Eskiden kalma, bu boyutlardaki en büyük iki su havuzundan birisi olmalı.
      Bunlara, "Roma" döneminde yapılmış oldukları gerekçesiyle "Roma Havuzu" ve "Roma Sukemerleri" deniyor.
      Ancak ikisi konusunda da başka ayrıntılı bilgi pek yok, son yıllarda yapılan ve yayımlanan bir iki araştırmadan (özellikle, iki Almanın 2000 yılında, yayımladığı "Tyana, 1,2" adlı yapıttan) başka.
      Oysa, ikisi konusunda da, özellikle, Bahçeli açısından, "Roma Havuzu" ya da "Köşk /Pınarı/ Havuzu"yla ilgili olarak, bir kitapçık bile çıkarılabilir olası bütün bilgileri, verileri toplayıp fotoğraflarla, gerçek olsun olmasın, (örneğin: Kleopatra'nın gelip sütte çimdiği gibi) efsanelerle, süsleyerek.
    3. Direktaş ve Adıyaman Şu sırada bu iki yerden, ilgi çekmek açısından yararlanma olanağı yoktur. Bu olanak, buralarda, özellikle, "Tyanalı Apollon'un Tapınağı" olduğu varsayılan, ileri sürülen "Direktaş"ta yapılacak ve yapılması gerekli kazılarla, ilerde, buraların da, Bahçeli ve çevresi için, ilgi ve turist çekmesi bakımından yararlanması bakımından yapılacak tanıtmayla ortaya çıkabilir.
    4. Eftiyan (ya da: İftiyan)(Yediodalı) Buradan, ilgi ve turist çekmek açısından, yararlanma daha kolay gözüküyor.
      Nedeni ise, burdaki hıristiyanlıkla ilgili kilise ve benzeri yapılar ve buradaki freskler, oldukça kısa bir zamanda ele alınıp onarılabilir, birkaç yüz metrelik yolla buraya ulaşım sağlanabilir.
    5. Bahçeli içinde, toprak üstündeki kalıntılar Bunlar, daha önce de dediğimiz gibi, Bahçeli içinde uygun bir yere yapılacak bir açıkhava müzesinde toplanıp, yetkililerin hazırlayacağı bilgilerle birlikte, görmek isteyenlere sunulabilir.
    6. Bahçeli'de, toprak altındaki kalıntılar Bunların da olası yerleri, uzmanlarca saptattırılarak, önemli olanlarında, kazı yapılabilmesi için girişimlerde bulunulabilir.
    7. Bahçeli ve Köşk Höyük'ten çıkmış olmakla birlikte, Niğde Müzesinde sergilenen ve sergilenmeyen buluntular, kalıntılar. Bunların neler oldukları konusunda da küçük bir kitap hazırlanabilir resimleri ile birlikte, ilgilenenlere gidip görmeleri bakımından yol göstermek, öğüt vermek amacıyla.
  • B- (Tyanalı, dolayısıyla, yalnızca Kemerhisar'ın değil, Bahçeli'nin de çocuğu olması nedeniyle) Tyanalı Apollon açısından. Tyana (dolayısıyla Kemerhisar ve Bahçeli) açısından, şu sırada, dünya çapında,
    her şeyden çok, en kısa zamanda, en çok ilgi çekecek, uyandırabilecek, güncel olabilecek ayrıntıdır. Yeter ki bu ayrıntı en uygun biçimde sunulabilsin.
    Tyanalı Apollon, her açıdan olumlu kişiliğiyle, düşünceleriyle, davranışıyla, gerek yaşadığı dönemde gerekse sonra, birkaç yüzyıl Roma ve Bizans imparatorluklarını, hıristiyanlığı, müslümanlığı bile etkilemiş olup dünyanın en önemli kişilerinden birisidir.
    Ben onunla ilgili olarak, "2004 yılı Tyana Kültür ve Turizm Şenliği" sırasında şunları da söylemiştim:
    "Nasıl Türk soyunun yetiştirdiği, yalnızca hepimizin değil, dünyanın en ünlü kişilerinden birisi olan yüce Atatürk, aklını, mantığını, bilgisini kullanarak,
    Türk'ü uçurumdan döndürüp ona yeryüzünde yaraşır yerini verdiyse, Türkiye'yi büyük yapmışsa, Kemerhisar ve Bahçeli'nin, şimdi, kalıntılarının üstünde bulunduğu, eski, Tyana kentinin 2000 yıl önce, yetiştirdiği, dünyanın en ünlü kişilerinden olan, filozof Apollon, düşünceleriyle, davranışıyla, kişiliğiyle, Tyana'yı, Tyana adını dünyada ünlü kılmıştır.
    Bakın ne diyor:
    "Anıtlar aynı yerde kalırlar ve yalnızca bulundukları yerde görülürler.
    Oysa, değerli kişiler, her yerde, kendilerini gösterirler, seslerini duyururlar, ve, yeryüzünde, dolaşabildikleri bütün yerlerde, kentlerinin ününü yayarlar.".
    Bugün yurtdışında, Tyanalı Apollon, Tyana kentinden de ünlü olup Tyana deyince hemen akla o geliyor.
    Tyana ve özellikle, Tyanalı Apollon'un kişiliğini, öğretisini gerektiği gibi ortaya koyabilir, onun evrensel değerlerini bütün insanlığa, bir "Tyana Güneşi" olarak sunmasını bilirsek, yalnızca Kemerhisar, Bahçeli, Niğde İli değil, bütün Türkiye için, yeni ve çok önemli bir ilgi alanı doğacak, dolayısıyla turist akını başlayacaktır. Toprak-doğa-insan-hayvan dostu, Tyanalı Apollon'un, belirgin yönleri arasında, doğal beslenmeyi savunması çok önemli. İlk doğal beslenmeci gibi çıkıyor karşımıza.
    Et yemenin insanların beynini ağır çalıştırdığını söylüyor. Sanki deli dana olayını 2000 yıl öncesinden öngörmüş gibi. Ayrıca, Babilonya'da, bugünkü Irak'ta, topraktaki petrolün, yetiştirilen ürünler aracılığıyla, insanların vücuduna geçtiğini ve insan ömrünü yarıya indirdiğini söylüyor. Bir noktada petrol ve türevlerinin insan sağlığına olan zararlarını gene 2000 yıl öncesinden öngörmüş gibi. Evrensel barış ve özgürlük bilgesi, özgürlüğü, bilgiyi, doğruluğu, her şeyin üstünde tutmuş, doğru bildiğini, hapiste, krallara karşı bile, hiç çekinmeden, açıkça söylemiş, kimseden korkmamış, gerçek özgürlüğün, göstermelik değil, gerçek demokrasinin simgesi, insanların beyinlerini yıkayıp onları karanlığa değil, hep aydınlığa götürmek için çalışan, insanları mutlu gördükçe kendisi de mutlu olmuştur.
    Bu toprakların çocuğu, evrensel değeri olan, Tyanalı Apollon'un, her açıdan olumlu kişiliğinden, Bahçeli (ve dolayısıyla Kemerhisar) nasıl yararlanabilir, yararlanmalı?
    Tyanalı Apollon'un yararlanılabilecek yönleri nelerdir?
    • I- "Evrensel" değerdeki düşünceleri.
        Bu açıdan yapılabilecekler:
      1. Tyanalı Apollon'un evrensel değerdeki düşüncelerini, düzenli biçimde ortaya çıkarıp bunların, yayınlarla ve başka araçlarla, sürekli olarak, tanıtılmasını sağlamak.
      2. Bu amaçla, her yıl ya da her iki yılda bir, Tyanalı Apollon'dan yola çıkarak, ya da onun ışığı altında,
        "Tyana Güneşi - Türkiye'de ve Dünya'da Gerçek Demokrasi" adlı bilimsel oturumlar, toplantılar düzenlemek.
      3. Tyanalı Apollonla birlikte Tyana konusundaki Türkçe ve yabancı dillerdeki yayınları bir araya getirip ya bağımsız, şimdilik küçük de olsa, bir "Tyana ve Tyanalı Apollon Kitaplığı" ya da, daha geniş kapsamlı bir kitaplık içinde böyle bir bölüm oluşturmak.

    • (Dikkat: Yukardaki merkez adı, Prof. Dr. Asım Tanış'tan yazılı izin alınmadan kesinlikle kullanılamaz!)
    • II- Tyanalı Apollon, Tanrı ve dinler.
      Bu amaçla:
      1. Düşünceleri düzenli biçimde tanıtılmalı.
      2. Hıristiyanlığa ve müslümanlığa etkileri, özellikle Tyanalı Apollon - İsa karşılaştırması gibi, konularda yapılan tartışmalar, yazılar vs. yapılacak bilimsel toplantılarda, oturumlarda ele alınıp incelenmeli.
      3. Yaptığı söylenen ve yazılan mucizeleri konusu da ele alınıp tartışılmalı aynı bilimsel oturum ve toplantılarda.

    • III- Tyanalı Apollon tapınağı
      1. Yaşamını konu edinen yapıtta, doğduğu yerde yani Tyana çevresindeki bir çayırlıkta, yapılmış olduğu yazılı (ki bunun, büyük bir olasılıkla, Kemerhisar'da olması gerekir) ya da, Alman araştırmacıcılara göre, Direktaş'ta olabileceği varsayılan, "krallara yaraşır" tapınağının, araştırılıp kazılarla ortaya çıkarılması için girişimler yapılmalı,
        adımlar atılmalı.
      2. Öbür kentler olmasa bile, Efes'te olduğu söylenen başka bir tapınağı konusunda da araştırma, inceleme yapılmalı.

  • C- Bahçeli'nin geleceği için, benim görüşüme göre, başka yapılması gerekenler:

    1. Kemerhisar Belediyesi ile Bahçeli Belediyesi arasında, 2004 yılı Ağustos ayında imzalanan "İşbirliği Protokolü"nde öngörülen "Köşk-Kemerkapı" güzergahını, birlikte, en kısa zamanda, gerçekleştirmek. Kemerhisar Belediyesi "cıllıklayacak" olursa, Bahçeli Belediyesi, bu güzergahın, kendi belediye sınırları içindeki, Yunak'a kadar olan bölümünü tek başına gerçekleştirebilir.
      Binlerce yıldır Köşk'ten Tyana Kalesi'ne gitmiş olan, yaklaşık 6 km. uzunluğundaki bu su yolu, yapılacak sağlı sollu düzenlemelerle, geniş biçimde, yeniden ortaya çıkarılıp, ustaca bir tasarıyla, gerçekleştirilirse, böyle bir güzergahın yalnızca Niğde İli'nde değil, Türkiye'nin başka yerinde de pek olmadığı, bir çeşit İstanbul'un "Boğaziçi" gibi bir görünüm kazanacağı, bunun da, en azından, gerek Bahçeli'lilere gerekse Kemerhisar'lılara sayısız iş alanı açacağı, gelir sağlayacağı, dolayısıyla, çok yakın bir gelecekte "ekmek kapısı" olacağı hemen görülecektir.
      Bu güzergahın iki yanında "oteller, pansiyonlar, çay bahçeleri, lokantalar, mağazalar, spor alanları, eğlence yerleri ...." gibi, belki, binlerce kişiye iş olanağı sağlayacak, yerler yapılabilir.
      Buraya kısa zamanda olacak akını şimdiden öngörmek pek de güç değildir.
      Bu güzergahla ilgili başka ayrıntıları sırası geldiğinde yazılı olarak bildirebilirim.
    2. Bahçeli'nin bütün sokakları, yukarda sözü edilen güzergah gibi olmasa da, sağlı sollu, açılıp genişletilerek, gidişli-gelişli, kaldırımlı yollara dönüştürülmeli. Er geç yapılması gereken bu genişletme, Bahçeli'nin, kısa zamanda kentleşmesini, nüfusunun artmasını, toprağının değerlenmesini sağlayacaktır.
    3. Bahçeli'de, doğal turizmin, tarım turizminin, aile turizminin başlatılıp geliştirilmesi için incelemeler yapılıp gerekli adımlar atılmalı, girişimlerde bulunulmalı.

Bu gibi değişik, ilginç ve daha başka önerilerle daha da ilginç duruma getirilebilecek şenlik, çok kısa zamanda büyük ilgi görecek ve Bahçeli için bir gelir kaynağına dönüşebilecektir.



Bahçeli'nin tanıtılması gereken önemli kişileri

Bildiğim kadarıyla, Bahçeli'li, önemli, geçmişteki yerleri, Bahçeli açısından verdikleri emekleri, nedeniyle tanıtılması gerekli, şimdilik iki kişi var:
  1. Prof. Dr. Ali Yaramancı.
  2. Emekli öğretmen(imiz), sayın Ali İhsan Beyhan.
Bunlarla ilgili olarak bir ya da iki gün düzenlenip yaptıkları çalışmalar anlatılır, kendilerine ödül verilir. Olanaklar oranında, varsa, yayımlanmamış, ancak, yayımlanmaya değer yapıtları yayımlanabilir.



Bahçeli'lere çağrı

Sayın Bahçeliler!
"Doğanın Şiiri Bahçeli"yi, doğa, nasıl sevdiyse, nasıl bağrına basıp koruduysa, bugüne dek getirdiyse,
sizler de Bahçeli'yi sevin, bağrınıza basın, koruyun, onu kirli, pis ellere, çetelerin ellerine bırakmayın,
onu geleceğe, gene doğanın şiiri olarak aktarmayı bilin!
(Yalnızca Kemerhisar'ın değil, Bahçeli'nin de çocuğu)
Prof. Dr. Asım Tanış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder