30 Aralık 2012 Pazar

İLK ÇAĞLARDA TUANA



Şimdi Köşk Höyük"teki buluntuların ışığında yöremizin tarihine kısaca göz atalım: Eski çağlarda Niğde ve çevresi, önce Hattilerin, Luvilerin, Hititlerin, sonra sırasıyla Asurların, Firikyalıların, Lidyaların, Perslerin, Helenlerin, Roma Imparatorluğunun eline geçiyor. Ortaçağda burayı Bizanslılar, Arap akıncıları, ondan sonra da Türkler alıyor. O günlerden bugünlere gelinceye dek ise sırayla Selçukluların, ilhanlıların, Eretna ve Karaman oğulları ile Osmanlıların yönetiminde kalıyor.

Hititolog Ahmet Ünal’ın "Hitit Devrinde Anadolu" adı yapıtında yazdığına göre, 10 5000 yıllarında Taş Devri'nden Helenistik devire kadar Anadolu'da yaşayan insanların dili, dini, ırkı öylesine karışmıştır ki melez ırklar, kültürler, diller oluşmuştur. Kültürlerin harman olduğu bir yer olmuştur Anadolu'muz.

Niğde bölgesinde Taş, Tunç ve Demir devirleri yaşanmıştır: Kazılarda Bahçelideki Köşk Höyük'ten çıkarılan buluntular, Çamardı Celaller (Göltepe) - Kestel (Porsuk), Göllüdağ, Bor Pınarbaşı Höyüğü, Keşlik Köyü ve Acem Höyük, Kalkankaya ören yerlerinden ele geçen bulgular bu savı doğrulamaktadır. (25 Mayıs 2005 tarihinde Niğde'de düzenlenen Niğde ili ve Çevre iller Arkeolojik Kazı ve Araştırma Sempozyumu'nda sunulan bildirilerde de bu konuya değinilmiştir. 

Prof. Dr. Nur Balkan Atlı, Kömürcü Köyü Göllüdağ yöresindeki Kaletepe Opsidien Atölyesi’nin günümüzden 12 bin yıl önce Neolitik ve Kalkolitik Dönemlerde atölye olarak kullanıldığını, burada ok ucu, delgi, el baltası, mızrak ucu yapılarak komşu Ülkelere ihraç edildiğini bildirmiştir. 
8 yıldır kazı çalışmaları yaptığı yerin ülkemizdeki ilk atölye kazısı olması yönünden önemini vurgulamıştır).

Zeyve Höyük'te bulunan Hitit Resim yazısıyla yazılmış kitabe üzerinde inceleme yapan bir Fransız Filologu burada 10 8. yüzyıla ait değerli kalıntılar olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Hititlilere ait çanak, çömlek parçaları; Phryg vazoları, eski paralar, Anadolu tipi yuvarlak, yazısız mühürler; Roma ve Bizans devirleriyle ilgili toprak kandiller, madenden yapılmış bilezikler çıkarılmıştır. Bunlardan bazıları ve Hitit devrinden kalma bir tabak Niğde Müzesi’ndedir.


TEPEDEKİ SU DAMARI
Elli - altmış yıl öncesine kadar Bahçeli Beldesi'nde, Köşk diye bilinen suyun kaynadığı yerde ve üstündeki erozyonla düzleşen Köşk Tepe'nin bati ucunda yapılan kazıdan tarihin İlkçağlarını aydınlatan (İÖ 5600 - 5000) Neolitik ve Kalkolitik devirlere ait buluntuların gün yüzüne çıkarılacağını kimse bilmiyordu. 

Bu Köşk Tepe'de su damarının olduğundan da yakın zamana kadar kimsenin haberi yoktu.
 

ORMAN AĞAÇ DENİZİ
İlkçağlarda Köşk Tepe ve çevresi şimdiki gibi çıplak değil gök sık ormanlıktı. Batıda iftiyan'dan Bor'a kadar, güneydoğuda Peldaacı'nın, Kalaygöl'ün, Adıyaman'ın, Baravun'un (Havuzlu) su başındaki kayalıkları, korunaklı yerleşim yerleri ağaç, denizi içindeydi.
Kuzeyinde poyraza açık, kişi gök sert geçen, Erciyes'e dek uzanan platoda, yazın geceleri ayaz, gündüzleri kavurucu sıcak iklimde yaşayan insanlar İlkel koşullarda yaşamlarını sürdürmekteydiler...

Köşk Tepe'nin bati ucundan çıkan su bugün olduğu gibi eski çağlarda da insanların can ve kani olmuştur. Tepenin eteklerinde ekim dikime elverişli yerlerden sürekli yararlanılmıştır.

Tarihçilerin bildirdiklerine göre, Çatal Höyük'te olduğu gibi bu topraklarda yaşayan insanlar da zamanla yerleşik düzene geçmişler, aralarında işbölümü başlamış, tapınaklarını su başına yakın yerlere yapmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder